top of page

Noldo Rüyaları

  • Yazarın fotoğrafı: Koray Yılmaz
    Koray Yılmaz
  • 7 May 2016
  • 25 dakikada okunur

-Bölüm I-

Gözyaşları tekrar hareketlendi, Feanor'un soğuk vücudu hikayesinin anlatılmasıyla tekrar kor gibi yanmaya başladı. Evet gözyaşı yeniden hareketlendi. Elf başını çevirdiğinde hemen yanındaki aynayı fark etti. Aynaya bakarak; parmaklarını, yanaklarına, düşen damlacığa değdirdi. Kaç yıldır çok şeyler biriktirmişti o damla. Öylesine ağır akan damlanın yolunu kesmişti, o kadar ağır geldi ki o damla; işte Noldo rüyalarına dönmeliydi... Dostlarına binlerce teşekkür gönderdi, dillendirdi gökyüzüne; yıldızlarla, güneşle, ayla bildiği herşeyle onlara bildirdi. Üçüncü yaşamını yaşayan Noldo'nun dilinden düşmedi dost kelimesi. "Şimdi sırada rüyalar var" diyerek uzun uykusuna daldı Cursed....

-------------------------------------------------------------------------------------------------------

"Hızlı koşmalısın" Gece, yağmur... Ortada olan hayatın, tek başınasın elinde yayın bekliyorsun. Gürültü giderek artıyor... Kadim bir bela sana doğru can alarak ilerliyor. "Hızlı koşmalısın". Evet yalnızsın okları göndermeye başlıyorsun. Korkunç sözcükler... korkunç yüzler... elinden geleni yapıp kılıcınla karşılıyorsun. Çekiliyorlar... "Niye?"... Ardına bakıyorsun; yaklaşanlar binlerce meşale. Onlar sana ulaşamadan sayfayı çeviriyorsun; "Artık bunları konuşmak istemiyorum" şimdi rüyamı seçmeliyim...

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bilinen rüya İki ağacın birbirine karışan renklerini görebiliyordu tekrar. Uzun gecelerin Orta Dünya'sından uzakta tekrar Valinor'da olmalıydı. İnanamadı "Ağaçları görmel..." "...Hayır, babamı görmeliyim." "Kaybettiğimi görmeliyim"... "Finwe, yüce Noldo... Orada mısın kral"... Bir Noldo rüyasında... Tam ilk adımını atacak oldu ki her yer sarı, turuncu, kırmızı yapraklarla doldu, gökyüzündeki iki ağacın ışığı soldu. Finwe gelmeyecekti. Sadece ardından ağlayan var mı diye dinledi. Tüm Noldor bu rüyayı bir kez görmüş olmalıydı ki dökülen yapraklar hep birer damla gözyaşı ile yere ulaşıyordu. Finwe için ağladılar o büyük bir kraldı ve zaten bilinen rüyayı seçmişti işte yine, Feanor'un yaprağı da toprağa ulaştı sevgi ile...

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Aklını koruyan "Sen en muhteşem savaşçısın. Sen aklını koruyansın." "Ben aklımı koruyamadım ama..." "Şşş o önceki yaşamdaydı" "Ben yine de ben miyim?, Beni tanıyabiliyor musun?" "Sen benim Feanor'umsun lanetli olmayan, bedeli önceden ödendi..." Sevgi öpücükleri... "...Önümüz kış olmalı..." "Biliyorum, güçlüsün. Aklını işledin sevgi ipliği ile." "Aklımı koruyan sevgi olmalı." "Hep seninleydik..." Sevgi öpücükleri... "...Yalnız kalmalısın şimdi." "Neden?" "Kendinde kendine sevgi var mı anlamalısın." "Ya aklımı koruyamazsam... Neredesin?" Sevgi öpücükleri... sona erdi. Ve yapraklar her yeri kaplar, etrafında dönüp onu saran yapraklar duvarlardır; kimsenin sesinin ulaşamayacağı kimsenin içinden geçip ona ulaşamayacağı sarı, turuncu, kırmızı duvarlardır. Aklını korumak mümkün müydü? Görecekti...

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Önce duvarlara dokunmalı mıydı karar verdi... Belki bir yaprak gibi yok olacak ve duvardaki renklere katılacaktı. Dokundu... Sanki yüzyıllardır aradıklarından birine kavuşmuştu: Hüzünlüydü duvar, ona bir rüyada olduğunu söyledi. Ve... "Sen aklını kaybettiğini düşünen ilk kişi değilsin..." Feanor, ellerinden kollarına doğru yayılan kırmızı, turuncu, sarı renkte, sarmaşık filizine benzeyen figürlere bakıyordu şimdi. Tüm vücudunu sardılar. Konuşmaya devam etti duvar: "...ve doğrusu seni koruyacak kimse yoktu. İşte seni sarıp sarmalayan renkler yoktu. Belki sonsuza kadar saklanabileceğin bir sığınak arıyordun... Evet, sen aklını kaybettiğini düşünen ilk kişi değilsin" Renkler çekildi, duvarlar dörtbir yana uzaklaştı ve yukarıdan gelen ayın yumuşak ışığıydı şimdi. Feanor kendini korumasız hissediyordu şimdi. Şöyle bir etrafına bakacak oldu: Ooo yüce Noldor nerelerdesin? Tek bir ses yok. Bir tek evet bir tek aklında eski bir şarkı. Mırıldandı. Ve birden boşlukta bir mandolin... "Muile orada mısın?" ses yok... telleri kıpırdandı müzik aletinin, evet mırıldandığı şarkıyı çalmaya başladı. Şarkıda tek kelime yoktu, bir elf kızının güzel katkısı ile... ay ışığının geldiği gökyüzüne baktı, ay yerine güneşi gördü... gözlerini kapatıp olması gerekeni tekrar görmek için baktı; ay oradaydı, gülümsedi......... www.dailymotion.com/video/x6szha_hope-he...-magic-iv_videogames

------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ve evet yalnızdı işte, söylenmişti kendi kendine sevgi var mıydı içinde? Öylece duraksadı, güzel bir şeyler düşünmek istedi; belki ay ile konuşabilirdi. Ay oralı değildi, sadece ışığını gönderiyordu. Yine de teşekkür etti elf. Düşmanın adını ağzına almadı. Biliyordu, biliyordu: Ateşte defalarca görmüştü. Sonsuz savaşlar ve acı. Belki, bir sevgi eli dokunsa belki biraz olsun o elleri hissedebilse: Hep uzaktan hep hayali olmasa. Biri "Biliyorum CursedFeanor sana gerçekte olduğun kişi olarak sevgi duyuyorum" dese o anda Mandos'un Salonlarına mutlulukla giderdi. Kendine sevgisi vardı şimdi daha iyi anlıyordu; acılar içinde kalmak ve sonsuza kadar yok olmak yerine ikinci hayatını yaşamıştı: Sınır muhafızları... Dost yemekleri, orman sohbetleri, Nargothrond, Yeşil Orman, Kuyutorman ve onlarca dost... Hiç nefret içinde yaşayan birinin böyle güzellikleri yaşaması mümkün müydü? Evet hastalık uzaklardaydı, lanet son bulmuştu... Yıllardır dostlarının duymak istediğini söyledi: "Ben Feanor"

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Şimdi yüksek bir yerde. yine gece, yine ay ışığı var. "Feanor...Feanor... Feanor, Feanor, Feanor" Gözleriyle arar, cevap verir: "Evet... Evet... Evet,evet,evet". Ses denizden geliyor olmalı. Böylesine uzaktan geldiğine göre. Bulunduğu yere göz atar; bir balkondadır. Tepeden bakmaktadır yüzlerce metre yükseklikten; deniz aşağılardadır, ses tekrar duyulur. "Feanor...Feanor...Feanor, Feanor, Feanor" bu kez gözlerini denize dikmiştir Noldo. Tam cevap verecekken nefesini tutar... Ve tam önünde denizin ulaşmasının mümkün olmadığı yerde tam gözlerinin önünde, daha önce hiç görmediği kadar canlı bir yunus taklalar atmaktadır. Deniz tam balkonun seviyesine gelmiştir bile. Ay ışığı yansır. Yunus gülerek seslenmektedir... "Feanor...Feanor... Feanor, Feanor, Feanor"

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Teleri ve Noldor

Birbirlerine gülümsediler. Yunus balığı ufka doğru uzaklaşırken, ay ışığından parlak kendine doğru yaklaşan bir ışığa gözü takıldı. Düşmanın yüreğine çöktüğü günden beri bu kadar huzurlu olmadığını düşünüyor, tüm benliğinde sevgiyi hissediyor, bunun sonu olup olmadığını bilemiyordu. O Ateşin Ruhu'ydu boyun eğmemişti; sadece alevler şimdi daha bir parlaktı, zehirden uzak sevgi rüzgarı ile bir başka güzel görünüyor, bir başka tatlı sonsuzluk gibi parıldıyordu. İşte bu ateş bir deniz feneri gibi yolcular getirecekti. Uzaktaki beyaz ışık, Feanor'dan yayılan sarı, turuncu, kırmızı ışığa doğru yaklaşmakta adeta denizde dans etmekteydi. Işıkların yaptığı yakamozlar zaman zaman buluşmakta tarifi mümkün olmayan yeni renkler ortaya çıkmaktaydı. Peki, ayı kıskandıracak o beyaz ışık Ateşin Ruhu'na ulaşabilecek miydi? Tüm evren yok olmadan birbirlerine bir kez olsun bakabilecekler miydi? Feanor sabırla bekledi... Ve evet gelen bir Teleri filosuydu. Bembeyazdı her şey... Deniz, toprak, hava... Feanor'un renklerine karıştılar. Sadece sevgi sözcükleri duyuldu. Sadece sevgi ile selamladılar birbirlerini. Her biri, tüm Teleri... ve evet tüm Noldor.

----------------------------------------------------------------------------------------------

Diğer Balkon Mutluluk dolu dakikalardan sonra gemiler ayrıldı, Noldor bir süre ardlarından el salladı ve sonra onlar da Orta Dünya topraklarına dağıldı. Yine aynı balkondan bakarken deniz alçaldı... Feanor nerenin balkonunda olduğunu anlamak için sırtını döndü denize. Gördüğü tek şey başka bir balkondu. Soğuk, insanı donduracak gibi soğuk bir ışık ile aydınlanmıştı. Oraya ulaşmak için karanlıklar arasından ilerlemek gerekiyordu. Elf bu sefer bir tedirginlikle karanlığa adımlarını attı. Şimdi renkler yoktu, şimdi rüzgar yoktu. Binlerce yılın ağırlığından sıyrılıp adımlarını sürdürebilecek miydi? Karanlıkta vücuduna bir şeylerin değdiğini hissetti. Konuştular sonra: "Bizi unuttun mu? Bizleri." "Kimsiniz?" "Hep senin olan, hep senin..." "Hep benim..." "Hep" Sonunda balkonun kapısına ulaştı elf. Karanlıktaki vücudunu bu soğuk balkona taşıdı. O yoğun karanlıktan sonra belki de diğer balkon bir kaçıştı. O, diğer balkondu. Çok fazla şey beklenmemesi gereken balkondu. Soğuk ve yalnız bir balkondu. Yine de birşeyler bekledi ondan, yine de adımını attı diğer balkona.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------

İlk anda soğuktan etkilenmedi, daha çok karanlıkta attığı adımlardan kaynaklanan bir titreme nöbetine tutulmuş gibiydi. Tüm gücünü toplayıp bunu durdurdu. Dişlerini sıkmış ardına bakmaya karar vermişti... Karanlık yok olmuştu. Olmayan hiç olmamış gibi kaybolmuştu. Harika bir şekilde ışıklandırılmış sarının hakim olduğu ve elflerin eğlendiği, o zevkli salonu gördü. "Demek hepsi bu" diyerek içeri girecekti ki, duraksadı. Bulunduğu yeri kısacık zaman içinde terk etmek istemiyor gibiydi. O soğuk, yalnız balkonda onu çeken bir şeyler vardı. Balkonda duran tek kişilik koltuğa ve sehpaya gözü takıldı. "Yıllar sonra böyle mi bitecek?" Huzurlu ama soğuk: Ve yalnız. Ne olduysa oldu, beklediği yanıt gelmese de biri konuştu. "Feanor, gençliğin Feanor: Başardın, değerlisin... Değerlisin." Gözlerinde donan yaşlanma ile dinledi bunları elf. Gördüğü bir çift ona doğru açılmış kol ve sevgi. Kollarını açtı. Ve o anda balkona birisi girdi. Gelen bir elf ladysi, eskiden tanıdığı yüzlerden biriydi. Beraberinde salonun sıcaklığını getirdi ve o balkon artık aynı balkon değildi..."Bize katılmayacak mısınız Lordum?" Feanor toparlanmış saygıyla cevaplamıştır. "Elbette, sabırsızlanıyorum." "Dostlarınızı ihmal etmemelisiniz, sizi çok seviyorlar","Ve ben de onları, bir dakika içinde sizinleyim." Elf ladysi elini tutuğu bir başka elfle tekrar salona yönelmişti bile. Ve balkon... Feanor bir kez daha ona baktı. İlk gördüğü gibiydi yine inanılmaz derecede soğuk bir ışıkla aydınlanmış, yalnız; soğuk, soğuk...

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ağlayan Gezegenler "Sence başardım mı gerçekten? Bir kez daha..." sözlerini söylerken yavaş yavaş geri çekilmeye başladı Noldo. Hiç cevap gelmedi. Son adım ile salona ulaştı. "Bir kere söylendi ve bitti" diye sözünü bitirdi elf. Salonda konuşulanların tek kelimesini duymuyordu. Zaten dostlarına çoktan teşekkür etmemiş miydi? Işıltılı salondan ayrılıp geniş merdivenleri takip etti. Manzara büyüleyiciydi. Ay ve sonrasında gezegenler sanki geçit töreninde ağaçların arasından gülümsüyor gibi, binbir renkte; "ödülün sevgi olsun" derken; Gördüğü her şeyin zaten dostları olduğunu anladı. Her yer karlarla kaplıydı şimdi. Gezegenler ağlamış Arda'nın üstünde, soğukta, beyaz örtüyü Feanor için hazırlamıştı. Ve adım atmak ona kalmıştı. Gerisine bakıp salondan yayılan müziğe rağmen sesini duyurmak istedi. "Mükemmel mükemmel..." Hızlı ve sonra ağırlaşan adımlarla bahçede kar kaplı ağaçların arasında dolaşıyordu. Bu soğuk ile balkondaki arasındaki farkı düşündü şimdi. Varoluşunu sorguladığı, o balkonda ne kadar üşüdüyse de oradan elde ettiği sözlerin etkisiyle olsa gerek; varoluşunu yaşadığı bu karla kaplı bahçede Ateşin Ruhu'ydu işte.

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Resimler: http://www.ebsqart.com/Artist/Edward-K/18040/Art-Portfolio/Red-Planet/512841/

-I-Bölüm Sonu

Noldo Rüyaları

II. Bölüm

Hmmm gözleri kapalı titredi, bir rüyadan diğerine sürüklendi elf. Varlığını bildiğinden, aklını kaybetmediğinden, sadece rüyalarda dolaştığından; değiştirdi durdu kendini. Şimdi en yakın olduğu sarı, turuncu, kırmızı renklerdeki güneşti. Ardanın renklerini yaratmış gibi; mutlu, Savaşlarını izlemiş gibi; acılı, Bir gün doğuşunda Ay'a uzaktan eşlik eder gibi; dost Birden kızgınlığını hissettirir gibi; güneşti... Adı Feanor bile değildi. Güneşti, yaşlanıp devrilmiş ağacın ormanının üstünde dolaşan. O ölen ağacı kasıp kavururken, filizlere renk katan... Bulutlar araya girdiğinde hasretle Arda'yı arayan. Hep bir sonraki buluşmaya diye bir ormandan diğerine koşan; güneşti. Mordor diyarında bile gün geldiğinde Sauron çöktüğünde dolaşan; güneşti. Işık oyunları deniz üstünde birazdan batacak olan; güneşti. Kısa süreliğine. Ormana daldı ışık huzmesi toprak oldu: Bir Noldo rüyasında...

-----------------------------------------------------------------------

Yıllar nasıl da geçebilirdi toprak olduğunda. Toprak olduğunda bir Valar savaşının ortasında değilsen bir ormanla yaşıyorsan bir sürü canlı, bir sürü aşk gelip geçer. Toprak olduğunda bir Noldo rüyasında... Toprakken; güneş olmaktan vazgeçtiğinde bağlı olduğunu hissetti uykucu. Bağlıydı bulutların aşk gözyaşlarına, düşen yapraklara ve baharda koşan, eğlenen elf sevgililere. Bağlıydı kayalara, savaşlarda yıkılmayanlarla, yıkılıp üstünü örttüklerine. Bir cüce kralın haykırışını yaşamaya, bir ejderhanın gizli değerli taşlarına... Yine değişti; meşe ağacının içinde ilerledi. Bildiği hala yaşadığı, bir yaprak olup rüzgara karışırken meşenin sözleriydi. Evet, yine biliyordu: Hep tekrar edip durmuştu meşe "Henüz aklını kaybetmemişti"...

-----------------------------------------------------------------------

O hala hayatta

Rüzgar öylesine kararlıydı ki onu uzun süre terk etmeyecek gibiydi. Yaprak renk değiştirdi. Mevsimler akıp gitti. Ama rüzgar meşeye söz vermiş gibi hep hep onunlaydı. Kar örtüsü ile örtüldüğünde, çürüdüğünde rüzgar sessizleşti. Meşe rüzgara sessizliğinde sesini duyurdu: "O hala hayatta." "O hala hayatta" diyerek yağmurla buluştu uykucu. Yağmur kara karıştı, öylesine renkleri vardı ki bulutlar çekildiğinde, güneş uzun zaman sonra üstüne yükseldiğinde; O yine kırmızı, turuncu, sarı renklerdeki Feanor. Uzun sürmüştü tekrar Noldor'un arasına katılması: Yıllarca, mevsimlerce. "Niye?" denilen kelime; sadece kaybolmuş gibi hissettikten sonra rüzgar bile yanından ayrıldığında; çürüdüğünde, seçmişti ne olduğunu... Noldo. "O hala hayatta" dedi orman, rüzgar yüzüne tüm sevecenliği ile dokunduğunda. Bir Noldo rüyasında.

--------------------------------------------------------------------------

Mandolinden dinle Elvenil ve IronFist'in hikayesini dinlerken ve rüzgar hala oralarda iken. Gizlemek ne mümkün renkleri, notaları... Kırmızı, turuncu, sarı renklerdeki notalar aklında yer ederken ve Muile'nin mandolininden dinlerken onların hikâyesini: Mutluydu. Aklından geçen ise gerçekten yaşadığı zamanlardan biri: Gölge Dağları izlerken bir dost ile güneş batarken. Noldo ile buluşmadan önce aklından geçen rüyasını gördüğü her şeyden biri idi bu, uykucunun. O zaman bir duyguyu iliklerinde hissetmişti, değerli bir dosttu; mandolinden dinle... Fazla uzatmadı mandolin: "Gerçekten oradaydın". Mandolinden dinle en iyi o anlatacaktır, rüyalarda bile.

----------------------------------------------------------------------------

Mandolinden dinle senin için gözyaşı dökenleri. O gözyaşları ki seni bir yaşamdan ötekine, rüyalarında bile olsa geçiren. Bir Noldo'nun en güzel rüyalarını yaşatan gözyaşı değilse nedir. Gri mavi gözlü dostundan, belki bir görünüp yok olan torun dediğinden ve ya seni unutmayan birilerinden dökülen gözyaşı. Festival olsun dediklerini mandolinden dinle, rüyalarında bile.

----------------------------------------------------------------------------

Ağaçları izlerken İki ağaç olsun, Valinor ya da Orta dünyada bir orman. Beraber hissettiklerimiz aynı, hüzün içinde kalbimizde taşıdığımız hep aynı, bir güzel söz duymak. Saygıyı, sevgiyi ellerinle tutabilmek rüyalarda bile şekilleri tanımlayamazken bile hep bu duygular için vazgeçmemek. "Ormanın sonbahar hüznünü yüreğinde taşıyan eski bir dosta" diye başlayan bir cümle duymak için dostundan, ağaçları izlerken rüya görmeye devam etmek.... İşte uykucu sen busun.

----------------------------------------------------------------------------

Kırmızı, turuncu, sarı

Kahkahalar: Bir festivalde. Bir başka hayata başlamanın festivalinde. Mutlu, hüzünle sarıp sarmaladığı dostlarına bir diğer yüzünü gösterebildiği için mutlu. Kahkaha sesleri, yüzyılların yanında kısacık bir süre... Kahkaha sesleri renkli, ışıldıyor festivaldekiler. Hepsinin renkleri var. Sayıklıyor Noldo: "Benimki kırmızı turuncu sarı". Biliyor ki çok bencil seçmek zor; alevler nasıl seçim yapamıyorsa o da öyle. Alevle konuşuyor bu kez: "Seni tanıyorum. Renkler her düşündüğünü ortaya döküyor". Alevlerden gözünü çevirdiğinde festivale geri dönüyor; başka binbir rengin olduğu festivale. Bir Noldo rüyasında; belki Kuyutorman'da, adlarını bilse de sadece renklerini söylediği dostlarıyla, Orta Dünya'da.

-------------------------------------------------------------------------------

Bin bir renk "Ateşe bakan yalnız sen değilsin..." ardından gelen sesein sahibini görebilmek için etrafında döndü. Bin bir rengin içinde o kristalleri gördü. "...Belki de kendi kendine konuşuyorsun uykucu..." diye devam etti dostu. Feanor tek kelime etmeden yaklaştı. "...Belki her şey bir rüya, bir Noldo rüyası...". Şimdi karşılıklı duruyorlar elf kızı kristalleri silmek için hamle yapıp gülümsediğinde Feanor sessizliğinin içinden sıyrılıyor: "Bunlar benim için gerçek, rüyalarım ya da düşündüğüm her şey; ben ve bildiklerim, tanıdıklarımın renkleri ve şu kristal tanecikleri hep aklımda yaşayacaklar." Usulca tanecikleri sildi kızın yüzünden Feanor ve sevinç çığlıklarına karıştılar: Ne de olsa Festival zamanıydı... Renkler solup gittiğinde festival gerilerdeydi. "Şimdi uyku zamanı. En sevdiğim". Uykunun içinde uyku. Bir Noldo'nun rüyalarının derinliği kaç kat olabilir? Binlerce yıl neler biriktirir? "Bin bir renk"

----------------------------------------------------------------------------

Solanın ardından Solan renklerden sonra tek tek katmanları açtıkça bin bir renk. Tek bildiği aklını kaybetmediği. Bir elf rüyasında neler görür? Dev salonlarında Yeşil Orman'ın, dans mı etmelidir. Ya da solanın ardından gelen renkler onu Nargothrond'ta bir kutlama yemeğine mi götürür. Yoksa sevgili ile bir yıldızda mı buluşur; donmuş gölün kenarında. Solanın ardından bin bir renk gelir mi hiç? Sadece bir Noldo rüyasında.

-----------------------------------------------------------------------------

Şimdi gözlerini aç

Uykunun içinde uyku, şimdi gözlerini aç. Aç gözlerini ki bir elf olduğunu gör renklerin salonunda aynalarda. Her şey senden ibaret değil ve hiçbir şey sensiz değil; renklerin salonunda. Şimdi gözlerini aç; yattığın yere düşen kristalden kar tanelerini sensiz bırakma. Sen onlar olmasa sen değilsin, onlar seninle buluşmasalar kristalden değil... Gözlerin seni yanıltmıyor evet ayağa kalk Noldo: Burada her şey mavinin tonlarında. Bastığın zemin, sen yürüdükçe mavinin bin bir halini alıyor. Bir tek aynalar beyaz; Baktıkça daha bir üşüyorsun, ve evet dikkatlice baktığında sevdiğinin yüzünü bile görebiliyorsun.

---------------------------------------------------------------------------

Çok uzun zamandır Hep rüyalardasın ki öyle olması belki iyi. Beklediğin nefes yanında değilse, onun orada olmadığını biliyorsan belki de... Bir mavi salonda aynalarla avunurken çok uzun zamandır beklediğin bir nefes. Burada her şey mümkün değil miydi diyorsun? Belki de hayır, belki de çok uzun zamandır anlayamadığın bu. Rüyalar seçiyor çok uzun zamandır. Sen yoksun çok uzun zamandır... Dostların festivali çok gerilerde çok uzun zamandır... Hepsine teşekkür etmemiş miydin? Ve kalbini kırdığın herkesle yüzleşmemiş miydin? Artık çok uzun zamandır aynı salonda dostlarından uzakta beklediğin bir... Uzatma Noldo. O sadece rüyalarda. Çok uzun zamandır yalnızlığın elinde, dostlar bir kenara çekildiğinde. Ve aynalar bir şey göstermediğinde. En ağır zırhlar kristal olup döküldüğünde.

------------------------------------------------------------------------------

Elden ne gelir

Rüyalar senin seçiminde değilken ve tek umut ettiğin rüyalarken. Tek umut ettiğini beklerken o mavi salonda en ağır zırhlar dökülürken gözlerinden. Senin Feanor olduğunu bilmesini isterken. Laneti çözdüğünü ve sadece Feanor olduğunu bilmesini isterken... O mavi salonda

Elden ne gelir rüyalar bencildir. Öylesine bencildir, bizden bile. Tek umut ettiğin rüyalarda olsa bile.

Mavi salonda şimdi dimdik ayakta kristaller her yanı sarmışken aynalar bu seferliğine onun yüzünü gösterirken. Elden ne gelir hiç bitmemesini isterken.

Resimler: http://www.ebsqart.com/Artist/Edward-K/18040/Art-Portfolio/Red-Planet/512841/

-II- Bölüm Sonu

Noldo Rüyaları

III. Bölüm

Nefes ve Rüzgar Rüyalarda nasıl hayat bulur nefes ve rüzgar. Birisi anlatmazsa nasıl bilirsin nasıl hissedebilirsin. Her şey aklında daha önceden olup bitmemişse nasıl yaşamış gibi duyabilirsin; rüyalarındaki nefes ve rüzgârı… “İşte tüm gerçek bu” diyerek bir başka rüya daha görmek istersin. Sevgiliyi bilmez isen nasıl sarılabilirsin rüyaya. Hep unuttuğunu hatırladığında rastlantı odur ya rüyalardasındır. Belki olması gerekeni senin için seçmiştir rüyalar. Şimdi onun nefesi olabilirsin; sonsuz bir soluk… Öyle ya, sen ve rüzgar şimdi bir Noldo rüyasında. Aklında kalan son anısıyla… Rüzgar seni sana ulaştırdığında, evet nefes olan sen vücut olan sen ile buluştuğunda hayatına devam edebilirsin rüyalarda.

---------------------------------------------------------------------------------------------

Sıcak bir oda Rüzgar nefesi taşıdığında vücuduna, gözlerini açtın bir başka Noldo rüyasına. Sıcak bir oda iki arkadaşla keyifli bir konuda konuşurken, ne kadar derinlere dalmış olduğunun farkına varman için olması gerekenler oldukça basitti. Olması gereken oldu. Konuşmadan seni kopartan, o sıcak odanın pencerelerinden Arda’ya bakman; yeterince derinlerdeyim dediğin o an oldu. Gördüğün basit bir şeydi belki, müzik de yardım etmemiş olamazdı tabii ki. Bahar çiçeklerinin soğuk rüzgarlarla ağaçlardan ayrılıp, arkadaşlarınla oturduğun ve müziğin olduğu sıcak odanın penceresinin önünden süzülüşü; işte derinlerdeydin. Emin ol hayat bunun gibi rüyalar olmasa hayat olmazdı Noldo.

http://www.youtube.com/watch?v=7kY5bQEU5gQ&feature=related

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Donup kalıyorsun öyle ki arkadaşların hemen fark ediyor. Özür dilemek gerekli. “Özür dilerim şimdi gitmeliyim.”. Biliyorlar nasıl biri olduğunu, yapman gerekeni… Onlar da senin rüyalarında yaşayanlar çünkü. Kendini dışarıya atıyorsun, nefes aldıkça rüzgarla daha fazla gelen nefesi içine çektikçe… Ondan geldiğini bildiğin nefesi daha fazla içine çektikçe rüyalarda bile olsa benliğinin tamamlandığını görüyorsun. Çiçekler bir kiraz ağacından kopup geldiğinde nefesini tuttuğunda hiç bitmemesini diliyorsun. Ve rüyalar sana ne kadar cömert davranabileceğini gösterdiğinde gerçekten yaşadığını hissedebiliyorsun. “Şimdi adımı söyleyebilirsin Feanor” diyerek geldiğinde nefes bir an olsun duraksamadan “ElenHaira, Uzak Yıldız” kelimesi tüm asaleti ile yankılanıyor rüyalarda. Belki sadece bu rüyada değil belki hayatında da. Uçuşan çiçekler arasında yürümeye devam ediyorsun. Taa ki Arda’nın ormanlarına karışana kadar. Kaybolduğunda, rüyanın yeni başladığını anlıyorsun. Nefes alıp verdiğinin farkına varıyorsun. Rüyalarında bir Noldo, bir yaprak ya da bir nefes ol... Rüyalar hep sana yaşadığın yeri anlatıp duruyor. Seni ayırmıyor hep bir yolunu buluyor. O yol seni yaşatıyor.

------------------------------------------------------------------------------------------

Orman, koyu lacivert

Kaybolduğun yer orman. Ev dediğin yer orman. Uzun yürüyüşler yaptığın, rüyalarda tanıdığın, yer orası. Noldor'un yaşadığı Orman, koyu lacivert gün ışığı nihayete ulaşmadan koyu lacivert...

Rüzgar ve nefesinden ayrı kaldığında sana arkadaşlık eden orman. Hayatından ayrıldığında ilk uğradığın renk koyu lacivert… Fısıltılar hep bu orman.

Ve en derin zindanlarda rüyalarını gördüğün hep o renkteki... Hayalinde rüyalarında karanlığın yerine koyabileceğin, sevgiliyi düşünebileceğin hep o renkteki... Hep o renkteki müzik, bir handa ozanın tekinin mandolininden çıkan. Notalardaki orman, koyu lacivert…

-----------------------------------------------------------------------------------------

Bu seferlik

Orman senin için sürpriz hazırladı. Bu seferlik, gün nihayete ermeden yeni baştan başladı. Renklerin hayranlığında bir gün fazla verdi sana elf. O renkler ki içinde sırlar saklayan, her biri birer mucize.

Şimdi ormanın bir açıklıkta verdiği sana çiçekler, filizler… Kucaklamak sana kalmış. “Kabul ediyorum” dediğinde ağaçların arasından tüm güveninle kollarını iki yanda arkaya doğru açıp koşuyorsun. Sonu hiç gelmiyor kırmızı, turuncu ve sarının; yani senin diğer renklerle karışma festivalinin.

Bu seferlik bir gün fazladan yaşıyorsunuz Noldor ve dostları. Tüm Arda buna şaşırsa da siz biliyorsunuz. Biliyorsunuz çünkü kadimsiniz. Ve tabii rüyalar bazen böyle şeyler söyler: “Bu seferlik”

--------------------------------------------------------------------------------------

İki mücevher

Ormanın sunduğu günün keyfini sürmek, belki birini beklemek: Tam olarak yaptığı buydu Feanor’un. Aslında Ormanın bu kadar cömert olduğuna pek çok vesile ile şahit olmuştu. Savaş veya barış hep korumuştu. Ve bu sefer fazladan verdiği günle bir sürpriz yapmayı uygun görmüştü. Sürpriz beklenmedik sürprizlere sebep olacaktı bu kesindi. Yolunu şaşıran canlılar, fazladan yaşayan kelebekler ve tabii en güzeli iki elf.

Ozanın mandolininden dinlediği yıllarca yüzlerini düşlediği iki elf ardından ona doğru yaklaşıyordu. Onların isimlerini biliyordu. Rüya işte. Feanor yana doğru eğilerek dizlerine kadar ulaşan renklerden bir çiçek seçti. Rüyanın seçmesine izin verdi. Ve durdu. Böylece yaklaşan iki elf de durdu. Birisi konuşana kadar rüya bitebilirdi. Neyse ki kız konuştu: “Kimsin?”

Feanor yanıtlarken onları şaşırtmaktan kendini alamadı: “Bir Noldo, Elvenil. Ve IronFist lütfen bana güven, sesim size zarar vermeyeceğimin kanıtı değil mi? Siz benim iki mücevherim…”.

İsimlerini söyleyen bu elf kimdi ki?

-------------------------------------------------------------------------------------

İkisi bir açıklama beklerken rüyanın sahibi sen istediğin kadar bekletiyorsun. Hiç sesleri çıkmadan orada öylece bekliyorlar yüzünü görmek için. Sen istediğin için oradalar. Sen hikayelerini dinlediğin için seninle karşılaştılar.

Ve şimdi, mücevherlerinin yüzlerini, renklerini görebilmek için vücudunu hareket ettiriyorsun. O anı olabildiğince uzatıyorsun. Elvenil ve IronFist’in yüzlerini ezberliyorsun. Elindeki kır çiçeğine bakıp, “Bu sizin için. Sizi tanıyorum. Hikayeniz yıllarca kulaklarımda yankılandı.”. Çiçeği yayını omzuna yerleştiren Elvenil alıyor. Öylesine sevgi hissediliyor ki, her şey gülümsüyor.

IronFist “İsminizi söylemediniz henüz ve hikayeden söz ettiniz…” derken rahatlamış bir hali var. Yanıtlıyorsun Feanor; “Ben Feanor ve hikaye ozan Muile’ye ait. ” İki mücevher saygılarını gösterip selamlıyorlar. Tören bittiğinde “Benimle oturun, kadim günleri konuşalım, gördüğümüz renklerden bahsedelim.” demenle dostluklarını istediğini bir kez daha gösteriyorsun. Bunu hep yapmak istemiştin ve fırsatı veren; yeni günü sunan ormana hayranlığını belirtmek gerektiğini biliyorsun Noldo.

--------------------------------------------------------------------------------------------

Daveti kabul ettiler, kadim kelimeler kullandılar. Sanki onca yıl yaşanmamış gibi sanki aynı dili herkes biliyormuş gibi. Oysa kullandıkları kadim dillerden Feanor'unki ne kadar yollar aşmıştı. Quenya'nın sırlarını öğrenmek için oturup yıllarını harcamıştı Elvenil, Noldorla yaşayan IronFist demire şekil verirken kelimeleri de işlemişti rünlerle. Ama tabii Feanor... İkisi için ortak dilde yazılmış şiirlerini onlara okudu kadim dilde, kendisi yazmışçasına ve içtenlikle... El ele tutuştular, dostluklarını ilan ettiler. Ve bu şiirin Quenya dilindeki karşılığını hiç unutmamaya söz verdiler. Kadim günlerden bazılarını hatırlayacaklarsa ilerde bunlardan biri, iki gün doğumunun ikinci günü olan; Feanor, Elvenil ve IronFist'in buluştuğu gün olacaktı. "Dostlarım." bir Noldo rüyasında.

---------------------------------------------------------------------------------

Yüzler ciddileştiğinde Beklediğini biliyorlardı. Çok uzun zamandır nefes aldıklarından olsa gerek biliyorlardı. Feanor'un bir anlık gülümsemesi umudunu temsil ediyordu. Quenya'nın konuşulamayacağına inanmak mı? Ona en güzel şiirleri okumak için hazırdı... Elvenil ve Ironfist'in ellerini bıraktığında onların şiiri bitmişti. Feanor ayağa kalkmıştı onlara oturmalarını işaret ederken... Yüzler ciddileştiğinde bugünün bir oyun olmadığını anlamışlardı. Bu hiçbir şeye benzemiyordu. Yaşadıkları ve birbirlerini tanıdıkları için ne kadar şanslıydılar. Ve Feanor, yüzler ciddileştiğinde kelimelerini söyleyeceği Elf ladysinin siluetine doğru bakıyordu. Böylesine bir mutluluk bu kadar soğuk olabilir miydi, insanın içini titreten sözler kadim lisanda yüzler ciddileştiğinde mi söylenecekti. Evet, o Feanor iken, Nerdanel'di yine ElenHaira ve her yer şimdi buzdan bir yıldız gibi ciddiydi.

------------------------------------------------------------------------------------------

Hatırlayacağım

Sabahın mis kokusu, hafif rüzgârı, çiğ taneleri gece olmadan olması mümkün olmayan nesi varsa orman bu seferli izin vermişti ki ciddi yüzler görebilmek istemişti. Rüya ya sevgili gülümser. Konuştuğu dil seni mest eder. Yüzünün hatları değerli hissetmeni sağlar ya; değerlisin.

Ve Feanor adımlarını attıkça gözlere ulaşır. Buzdan yıldızı ve donmuş gölü gördüğü gözlere ulaşır. Hep buluştukları yere, ciddi hikayelerin dünyasına... "Bu bir rüya mı? Bir Noldo rüyası mı? Nerdanel?"

"Dilinden dökülecek kadim kelimelerin lisanını bekler: Cevabı hisseder "Bir Noldo'nun rüyası".

Ardına bakar bir an Feanor "Ama onlar gerç… Gerçek..." Elvenil ve IronFist buzdan iki heykeldir. Tekrar Nerdanel'e döner "Bir Noldo rüyası olsa da hep hatırlayacağım." Lady Nerdanel yanıtlar: "Hatırlayacağım"

-III- Bölüm Sonu

Noldo Rüyaları

IV. Bölüm

Hala isyankar Kabul etmesi mümkün müydü? Başka bir rüya görmesi acı vermez mi? Bir öncekinin, sevdiğinin buzdan dünyasının rüyasını; değişemezdi elbette. Hep söz ettiğimiz gibi rüyalarda Noldo olduğu için bile şanslıydı. Belki o hep isyankar Noldo. Rüyaları yönetmek mi? Bir Vala bunu hep deneyecekti elbet, gizli sırlarıyla sanat eseri rüyalar sunacaktı. Demiştim rüyaların önce aklımızda bir yer elde etmesi gerekir, belki Irmo'nun yaptığı bunun gibi bir şeydi: Bir hayal, bir simge, bir göz aldatmacası ya da en iyisi gerçeğinden hikâyelerle rüyalarımıza işlemesi... Noldo ise bir önceki rüyanın bitmesine isyan içinde, hep daha güzelini istemekte. Uyanırsa kristallerin bir anlamı olsun diye. Ne kadar güzel söylemişti Uzak Yıldız "Hatırlayacağım." Hala isyankar binlerce yıla, hala hatırlayacağım diyen iki Noldo. İsyankar çünkü hep birbirlerini buldular ne kadar uzakta olsalar bile, yoksa Irmo da böyle mi olmasını tercih ederdi. İsyankarların rüyaları Noldo Rüyaları...

--------------------------------------------------------------------------------------

Flet Duyuları onu yanıltıyor muydu? O soğuk yıldızda değil miydi? Elbette değildi. Bir Noldo muydu? Bu seferlik demişti ya bir kere; orman "Bu seferlik Noldo'sun" Gecenin yaratıkları ormanda dolaşırken sen hala orada. Yıldızları göremiyorsun ki eminsin buzdan bir yıldızda da değilsin. Oysa öyle olsa bir an olsun bekler miydin, onun gözlerinden o yıldızları izlemek için. Ne olduysa geceydi işte. Belki bir asır ya da bin yıl beklettin ElenHaira'yı. Acele ile yanı başındaki ağaca göz atıyorsun. Bir flet... Bir diğerinde bir başkası, bir başkası. Terk edilmiş bir elf köyü. Yoksa tek hayatta kalan sen misin? O fletlerin birinden ışık geliyor. Bir ümit işte adımlarını atıyorsun....

-----------------------------------------------------------------------------------------

Hep ağırlaşıyor Feanor, umutlusun. Bu rüyada varmak istediğin yere ulaşacağını düşünmek istiyorsun. Ya biri gelip seni uyandırırsa ne yapacaksın? Ya rüya seni savurup atarsa? Ya yaşamak istediğin her neyse rüyalarda karşılığı yoksa? İşte flete doğru adımlarını atmaya başladığında senin de düşündüklerin tam bunlar olmalı. Birkaç adım sonra inanılmaz ağırlaşıyor zemin. Bir bataklık gibi yürümeni engelliyor. Ve flet sanki uzaklaşıyor. Hayır tam da olan bu sanki değil: Uzaklaşıyor. Rüyalar; Noldo'nunkiler ise hep ağırlaşıyor. Çabalamayı bıraktığında, ayaklarının altında kuru bir zemin. Seninle uğraşan birileri var Noldo, rüyalarında bile. Ve flet yanı başında, merdivenlerini tırmanman için bekliyor. Hep ağırlaşıyor rüyalar. Hep uzuyor merdiven, çıktıkça uzaklaşıyorsun. Aşağıya baktığında dibi görünmeyen yüzlerce fersah çıkmışsın sanki. Ama ışık hep yukarda... Bilmece gibi ama hep ağırlaşıyor.

----------------------------------------------------------------------------------------

Ses ve ışık

Yine de çabalıyorsun. Sanki aşağıya insen karanlıklarda kaybolacaksın Noldo. Kendini dönüşü olmayan bir noktada buluyorsun. Ve evet sonunda sesleri duyuyorsun. Artık flet uzaklaşmıyor. Sadece ses ve ışık seni davet ediyor.

Duyduğun ses pek tanıdık. Ne elf, ne insan ne de bir canlıdan çıkması mümkün değil ki bilmecenin bu kısmı kolay. Taş ve metal... Ama bir flette bu sesi duymayı beklemiyordun. Işık sese uygun olarak değişiyor. Tanıyorsun alevlerin renklerini.

Yoruldun Feanor, son basamağa elini attığında ve zeminin seviyesine ulaştığında gözlerin doluyor. Sen bir Noldo’sun ve bunu tüm benliğin ile hissetmen için bir Noldo rüyası ancak bu kadar cömert olabilir.

Ses ve ışık ancak bu kadar güzel olabilir. Bu kadar güçlü duygular taşıyabilir. Bu duygular ancak ses ve ışıkla elfe anlatılabilir. Hikayeler anlatsa da ozanın teki bunu anlatabilir mi? Mandolinden böyle notalar, renkler çıkar mı? Gözlerinden ışıklar saçsa ozan şöminenin yanında Feanor’un gördüğü ışığı andırır mı? Denemeli…

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Heykellerin Dili

Flette gördüğü Mahtan’dan başkası değildi. Nerdanel’in babası ve Feanor’un demirci hocası. Aule’nin Noldor’a öğretilerini aktardığı kişi. Tam seslenecekti Feanor adını ki duraksadı. Duraksadı üstünde çalıştığı taş işine bakarken.

Ve Mahtan ona seslendi: “Gel Feanor, üçüncü hayatında bana gel, buzdan heykellerini ben de görmüştüm, taştan heykelleri neden olmasın… Gel Feanor ateşle birlikte renklerini atölyeme getir. Bu hayatında bunu hak ettin.” Feanor flete ayaklarını basmıştır. “Mahtan, şaşkınım her şey o kadar, o kadar… Rüya gibi ki… Ve bu heykellerden şu baş başa olan ikisi onları tanıdım.” Mahtan heykellere bakarak çekici ve keskiyi bırakır: “Bir Noldo’nun rüyası değil miydi o Feanor?” Feanor: “Elvenil ve IronFist. Peki ya bu atölye, terk edilmiş bir ormanda bir flette, Mahtan bana ne anlatmak istiyorsun?”

Bilge bir gülümseme ile fletteki diğer heykellerin ardına Feanor’dan gizlenircesine doğru hareket etti Noldo. Feanor biraz rahatsız: “Mahtan, Mahtan niye konuşmuyorsun? Heykellerin dili var mı ki onlara sorayım.”

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

“Benden beklediğini söyledim zaten üçüncü yaşamın ile ilgili, renklerini kabul ettim bu sefer ve Feanor heykellerin dili var. Bir başka rüyada belki yine heykellere birlikte bakacağız. Belki benzer şeyler duyacağız onlardan, son sözüm bu olacak. ” Mahtan Feanor’un arkasında belirir, birden fletin merdivenlerini inmeye başlamıştır bile. Feanor sesin geldiği tarafa döndüğünde ona seslenir: “Görüşeceğiz yüce kalpli Noldo.” Mahtan’ı, fersahlar boyunca süren, sonu karanlık merdivenleri inerken izler bir süre. Ve şimdi heykeller ile yalnızdır.

Işık oyunları, gözlerini kırpıp açmasıyla değişen renkler… Belki de konuşurlar diye düşünüyordu artık. Ve sözü edilen oldu. “Biz Jena ve Kyrie, Kılıcın sırrını henüz bulamadın mı asil Noldo”. Feanor duyduğu bu cümle ile irkildi. “Kim var kendinizi gösterin!”. Ve konuşan kızın sesi yine duyuldu. “Bizi tanıyor olabilir misin?”. Feanor fletin içinde kendisinden başkası olmadığını anladığında “Belki de… Belki de Mahtan haklıdır, belki de konuşan heykeller gerçekten vardır.” Şimdi biraz çekinerek de olsa bu heykellerle canlılarmış gibi konuşup konuşmayacağını, bunun komik olup olmadığını, yüzünde alaycı bir ifade ile flette dolaşırken karara bağlamalıydı. Feanor cevap verdi: “Peki Jena, bana söylemek istediğin nedir? Kılıçlar hakkında bir efsane mi? Aklımın bir yanılsaması bu flette neler dönüyor diye sorsam cevap verir misin?”

“İşte kılıç burada elimde, üstündeki rünlerden en parlak olanına bir göz atmalısın…” Feanor sesin gelmiş olabileceği yöne doğru bakar. Gördüğü iki heykel sanki canlıdır. Ve elf kızı, sevdiği bir insanın göğsüne başını dayamış bir elinde de odadaki tüm renklerden canlı rünleri olan zemine saplanmış gibi duran bir kılıcı tutuyordu. Yaklaştı Feanor, bu isimleri daha önce duymuş muydu, unutmuş olmalıydı. Heykellerin önünde durup kılıca işlenmiş en parlak rüne baktı: “Dostluk”.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Feanor’un bu kelimeyi yüksek sesle okuması ile Kyrie’nin heykelinin sesi duyuldu: “Onlar biliyor anlamını” sanki şaret ettiği diğer heykellerdi. “Ben Xanth, sizi tanıyorum bizim hikâyemizi biliyor olmalısınız. Yeşil Orman’da başlayan… İşte dostlar arasındasınız.". Bu heykel zırhlara bürünmüş bir paladine aitti, onu hatırladı Feanor. İki kolunu yanlara açmış, elleri ile sanki bir mekanı sunar gibiydi. Büyük bir mutluluk yüzünden okunuyordu. Onun sol tarafında tüm gücüyle her zorluğa katlanabilecek, sağlam bir savaşçı görünümünde bir elf kızına ait heykel konuştu bu sefer: “Fairy’i de unutmuş olamazsınız ya?” Ve Xanth’ın sağ tarafındakiler söze devam etti, birbirine sıkıca sarılmış sanki onların yanına gelenlere bakarak mutluluklarını gösteren iki elf: “Ben Elros Wenthorn… Ve ben Sinena. Mutluluk elde edildiğinde sıkıca sarılın sevdiğinize…” Bu grubun ardındakileri görmek istiyor, Mahtan’ın şaheserlerinin ona söyleyeceklerini merak ediyordu. Hepsi bir hikaye gibiydi. “Ben SteelHeart, Uzak Limandan. Sevgiye değer vermek gerek, Jena sen biliyorsun…” heybetli komutanın yanındakiler sadece adlarını söyledi. “Farag, Eventlir, Agrotaksis…”. Sonra her şey sustu sanki hikâye kitabının sayfaları yırtılmış gibi son yazması gereken yerde "Dostluk" yazıyormuş gibi… Yine aynı kılıcın rünleri gözüne takılıp kaldığında, bir Noldo’nun duyabileceği güzel hikâyelerinden birinden söz ettiğini anlarmış gibi sözünü esirgemedi Feanor: ”Değerlisiniz.”

----------------------------------------------------------------------------------------------------------

“Sen de”

Flette sessizlik hakimdi şimdi. Sadece rüyalarda olan konuşmalardan sonra, sessizliği bozan soğumakta olan odanın ışık kaynağı alevler oldu. Omzunda bir yanma, alevden bir el: “Sen de”

Yitip giden renkleri ile alevler, onunla sevdiği birisinin sesiyle konuşuyordu. Feanor sırtını dönmeden önce, acıyı bir kenara itmiş, “Baba… O yüce Noldor kralı Finwe.” diye yanıtlamıştır. Sırtını bir an dönse kaybolacağından emin, kıpırdasa rüzgarda yitip gideceğinden emin, bir an daha olsa sıcaklığı tercih eden Feanor… Bir an bitti, fletteki tek ışık kendisi idi şimdi. Ayrılma zamanıydı biliyordu karanlıklara Mahtan’ın gittiği yere doğru yola çıkmak için merdivenlere yöneldi. O flette gördüğü ve duyduğu her şey için karanlıklara seslendi: “Yıldızlar yolunu aydınlatsın Mahtan! ”. Kristaller yağarken merdivenleri inmeye başladı.

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Değer vermelisin

İndiğinde tüm merdivenleri beklediği yerde değildi. Günün beklediği saatinde de değildi. Tüm parlaklığı ile bir gün batımı saatinde Gri Limanlardaydı. Tanıdık gelen sözleri duydu. Bu elf hanımı Silpion’un gittiği gündü. Başını kaldırıp o haykırışın geldiği terk edilmiş gözetleme kulesine baktı. Tıpkı hikâyelerdeki gibi, o anı bir kere daha yaşatan bir ozanın anlatması gibi ve belki de rüyada gibi… Ozan Muile’yi geçerken gördü kulenin gölgesinden ve şarkısını dinledi, kuledeki CursedFeanor’u hayranlıkla izlerken.

Muile aynen şunları söyledi: “O günbatımında altın gibi parlayan zırhları içinde CursedFeanor’u izleyenler, Ateşin Ruhunu gördüklerini söylediler.” Bunların hepsi bir tek şey söylüyor gibiydi. Mahtan ve heykelleri, Finwe, ozan Muile ve kuledeki CursedFeanor: “Değer vermelisin.”

Şimdi kuleden inen CursedFeanor ile Feanor aynı güneşe mi bakıyordu. Aynı alev mi içinde dev yangınlara sebep oluyordu. Belki zehirden uzak olduğu sürece. Bir Noldo rüyası daha biterken ozan Muile’nin mandolini ağır ve değer vererek kulaklara en güzel şarkıları sunuyordu. Dinlediğin her neyse Noldo değer verdiğin ise, dinlemeyi sürdürmelisin rüyalarda bile…

-IV- Bölüm Sonu

Noldo Rüyaları

-V. Bölüm-

Üşüyorum

Beni dinlerken siz, CursedFeanor’un bir rüyası daha, güneşin batışını izlerken, bitmişti. Noldo sayıkladı: “Üşüyorum…”.

“Nerelerdesin?”

“Kimsin?”

“Bilirsin, rüyalardaki bir ses; birisiyim işte, seni dinlemeye hazır birisi.”

“Üşüyorum.”

“Nerelerdes…in?”

“Valinor’da. Gümüş çiçeklerin ışığında… Üşüyorum birisi”

“Senin için anlatacağım Feanor”

O soğuğu tarif etmek için basit sayıklamalardan fazlasına ihtiyaç duyanlarınız varsa kelimelerim yeterli olur umarım. Rüyanın en önemli teması bu… “Üşüyorum” derseniz ve gerçekten size ulaşabilirsem, boşuna değilmiş gerçekten Noldo Rüyaları’ymış diyebiliriz. İçinizde ufak bir ürperme oluştu bile basit sayıklamalarda. Ateşe bir parça daha odun atalım. Feanor’un rüyalarında bir şeyler arayalım. Arayalım ki ihtiyacımız olan duyguları bir kez de onunla paylaşalım.

“Ve Valinor’daydı… Bir başka... Noldo Rüyası’nda…”

-------------------------------------------------------------------------------------------------

Hala Silpion demeyi seçtiğin ağacın çiçeklerine hayran, hala onun ışığı ile düşünen... Tercih ettiğin bu, içindeki alevlerin seni yanıltmasına izin vermeyen bu… O aynı zamanda buzdan yıldızın, uzaklarda buluştuğun yer UzakYıldız'ın. O ışık aslında senin kristalden ruhun, gözyaşın.

İşte Telperion hala hayatta iken, hala ay değilken, anlamını düşünmez iken... Üşürken... Kendini bulduğunda eninde sonunda gideceğin yerlerden biri işte o ağacın yanı başı. Yıldızdaki göl buzdan iken hep o renkleri düşlememiş miydin? ElenHaira kollarının arasında iken o ışıkta sevmemiş miydin? O elf hanımına gönlünü ilk o ışıkta vermemiş miydin?

Üşüyorsun bildiğin dünyanın renklerinden belki en önemlisi olduğunu şimdi daha iyi anlıyorsun. İçinden yanıp duran Ateşin Ruhu'na en güzel anları yaşatan belki de o çiçekler. Ama sen yine de üşüyorsun. Yıllar sonra olacakları bildiğin için, yitip gidenleri yaşamışlığın olduğu için; "ElenHaira sen bitmeyeceksin ve buzdan çiçekler seninle hep düşlediğim yerde... Benimle."

---------------------------------------------------------------------------------------------------

O ışığın, O rengin

Ve tabii... Noldor kralı Finwe ile anılarının, üşüten renkleri. Valinor, ölümsüz topraklarda ölüm bile o renkte. İşte Feanor dolaşıp durduğun buz parçası o ağacın marifeti. O ağaç kalplere işleyen; "Baba" dedirten. "Sevgili" diye sayıklatan. Ruhunu güzelleştiren.

Bittiğinde O ışığın, o rengin; üşümeye o zaman başladın aslında. O seni örttü yıllarca. Ve gittiğinde hazır değildin. Ya şimdi Feanor, artık gerçeği görebiliyor musun? Hiçbir şeyi geride bırakamayacağını anlıyor musun? Kimseyi terk edemezsin.

--------------------------------------------------------------------------------------------------

Lorien'in Bahçeleri'nde birisi Şimdi Lorien'in bahçelerinde, dolaşırken uykulu gözlerle 'birisi' de kim olabilir ki, ne biliyor ki hakkında, rüyalarımı rahat bırak demek istiyor Feanor. Aslında olması gereken bu… Onun adına konuşamaz ve ona hiç birşey söyletemez. Feanor Lorien'in bahçelerinde, birisinin tek söz hakkı olabilir mi? Üşüdüğünde ölüm mü sevgi mi karar verebilir mi? Nerdanel'in saçının tek telinin kıymetini bilebilir mi? Sorular korkutuyor. Rüyalar korkutuyor ve gerçekten çok soğuk. Ayrılsa o bahçelerden, Valinor'da tanıdığı tek yüz görebilir mi? Kimse yüzünü çevirmese de Feanor içindeki son ışığı kaybeder mi? Şimdi Lorien'in bahçelerinde olduğuna göre bir gezintide, rüyalarda: "Ben kim oluyorum ki? Ölüm ve sevginin yanında birisi, onu dinlemekten öteye konuşmaması gereken birisi" demeli birisi. Şimdi gördüğü rüya işte tam olarak bu olmalı, sadece onun dilinden dinleyebileceğin bir rüya. Ama gel gör ki Lorien'in bahçelerinde de olsan rüyalarında, olayların karmaşasında bir bütünlük aramaya çalıştığında hep büyük bir akıl oluşturmaya çalıştığında, sonu gelmiyor. İşte rüyalar bazen böyle oynuyor, en çok da bunun için yitip gidiyor. Irmo bunu bildiği için sessiz kalıyor, herkesin rüyalarını kendisinin anlatmasını istiyor belki de. O yüzden Lorien'in bahçelerindeki birisi lütfen o üşürken bile tek ses etme bir dahaki sefere.

-------------------------------------------------------------------------------

"Ooo asi ruh. Ooo Noldor kralı. Tek söz etmem. Bu andan itibaren… Yeter ki yattığın yerden kalk yeter ki Noldor'un kadim lisanında konuş. Emin ol sessizce kalabalığın içine karışırım, gözlerimin içinde tek bir şüpheli bakış bulamazsın. Ooo Noldor kralı yeter ki anlat, yeter ki..." Uykusunda Feanor'un duyduğu onca söz arasında belki en korkuncu bu idi. Hiç uyanmak istemiyordu ki...

--------------------------------------------------------------------------------

Sürgünler Sessizlikte yine Valinor'da. Formenos'un kapılarından girdiğinde asıl kralı saygıyla selamlıyor. Biliyor ki aralarındaki sevgi hep rüyalarında en çok gördüğü... İsyan eden Feanor'u bırakmayan Finwe. Sürgünler kendi istekleri ile. Daha çok üşümek istediklerinden soğuk yüksek duvarları seçtiler. Barış zamanı gelmedi mi? Onlar sürgünler, üşümeyi seçtiler. Duvarların ardında atölyeye girdiğinde düşündüğü hep bu olmalıydı. Buzdan yıldızların soğuğu hep sürgünde, buzdan heykeller hep sürgünde, kristalden gözyaşları hep sürgünde. Buluşacağı günleri bekler, hatalarının bin bir parça ettiği kalplerle, canını aldıkları ile Mandos'un evinde. Sürgünde kendi dünyalarında vicdanlarıyla, konuştukları en muhteşem dil vicdanlarıyla. Aslında tek bildikleri dil vicdanlarıyla, sürgünde, Formenos'ta.

----------------------------------------------------------------------------------

Formenos'ta Sonu gelmeyen festivalleri bulmak, yüzlerin hep güldüğü salonlarda dolaşmak isteyenlere başka bir yer gerekiyor. Burası Formenos, sevgiyi hissetse de içinde yaşayanlar, hep bir hüzünle... Sevgi olmadan hüzün olmaz ya işte aynen böyle. Çok sevdikleri için hata yaparlar, gereği gibi değer verdiklerinden iliklerine kadar üşürler. Formenos'ta bir ev var, hep alevlerin soğuk olduğu. Müziğin bile hüzünlü duyulduğu. Hep bir vatan arayıp duran şarkılarla avunan Noldor'un ilk sürgünü. Bütün bunları Feanor için düşlerinde yeri olacağı kesin. Formenos'un duvarlarını unutamayacağı kesin. O duvarlardaki hüzün CursedFeanor'u besleyecek. Ve bu bir insan ömrü sürmeyecek, Arda üzerinde rüya gören, bu eve bağlı herkes Formenos'u bir kere ziyaret edecek. Geçmişi silmek mümkün değilken; Cursed, Feanor iken hep bu rüyaları görüp hüznü yanında taşırken tek bir şeyi unutmayacak; hüznün sevgiden geldiğini Formenos'ta.

-----------------------------------------------------------------------------------------

Silpion Çaba harcamana gerek yok artık Silpion, renklerin hep aklında elf beyinin. Gümüş renginde bir şey gördüğünde, ay ya da buzdan bir yıldız, aklındasın Valinor'un ilk ağacı... Sebebi söylemiştim; aşkın gerçek rengi CursedFeanor'un ElenHaira'sı Feanor'un Nerdanel'i hep senin renginde rüyalarda. "Silpion ne olur solmadan bir çiçek daha ver bir an daha gerçek ışıkta birbirimize bakalım. Esirgemezsin biliyorum." konuşan elf beyi idi. Silpion yanıtladı: "İşte ay, Arda üstünde yürüyecek CursedFeanor ile ElenHaira'ya, değerini bilen herkese." dediğini duyar gibi... Bu rüyada gerçekleri daha iyi görüyordu, isminin Feanor veya CursedFeanor olması değildi sorun, lanet olası bir zorba mı yoksa zehirden arınmış bir Noldo olacağı ile ilgiliydi. Şimdiye kadar elimden çıkan zorbalık CursedFeanor ile de olmuştu ama özürler dilendi. İki kişiye. "Kimseye tek özür borcum kalmadı Silpion" "Öyleyse karar verdin mi" "Evet ben... Ben... " "Sen CursedFeanor, Feanor olan. Finwe ve Miriel sevgili oğlu, ElenHaira Nerdanel'in ışığımda sevdiği." "Tek bir Silmaril görmek istemiyorum" "Ve görmeyeceksin. Işığım onları gölgede bırakacak ve Maglor bile huzur bulacak." "Silpion, Silpion hüznümü paylaştığın için... Aşkımı, sevgimi anladığın için... Hep kalbimdesin." O Ölümsüz Topraklar'ın saygı ağacı, şimdi ışığı kardeşininki ile karışırken Feanor'a bir çiçek daha hediye edecekti.

------------------------------------------------------------------------------------------

Gece ilerliyordu ve kimse gelmiyordu sadece yıldızların yaklaştığını görebiliyordu. Kimse yanına gelmiyordu. Herkesin unuttuğu bir yer ve zamana sıkışmış gibiydi. Zaten yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu. Uzun süredir ateşten bir varlık olarak dolaşıyordu ormanda ama bu gece kendini aynada eskisi gibi görmüştü. Bu ne kadar sürecekti, belki de kimseyle konuşamadan ortadan kaybolacaktı belki o yıldızlardan birisine dönüşecekti. Bilmiyordu,sadece bekliyordu.Ve bu sefer salona geri döner,birden hayaller yeniden canlanmaya başlar.Ormanın sihirli güçleri yeniden inşa eder geçmişi.Salonda elfler dans etmektedir,müzik kulakları okşamaktadır.Aralarından yürür,birkaç adım sonra yolunun sonundaki masadadır. Ve işte oradadır sevdiği uzun süredir beklemektedir onu.Yanına gelip, onu dansa kaldırır.Müzikle beraber uçmaktadırlar adeta.Zaman ve mekanın ötesinde dans etmektedirler.Ona ne kadar değer verdiğini ve daha pek çok şeyi söylemek istemektedir.Ama her seferinde sevdiği onu durdurup "Biliyorum" demektedir.Her şey rüyalardaki gibidir,daha söylenmeden bilinen sözler,sonsuzlukta bir şeyler yaratıyor duygusu,tekrar tekrar yaşanan mutluluk anları.Şimdi kimsenin gelmesini istemiyor gibidir Cursed,artık o boyutta değildir sanki.Ama her dansın bir sonu olması gerekmez mi?Bırakalım şimdi dans zamanı olsun,ormanda bir gezinti sürsün başka bir zamanda ve hayallerde.Ve dans ederler salonu dolduran elfler.... Elinin sıcaklığı tüm vücuduna yayılır,şimdi hiç üşümemektedir ve elfler dans etmektedir.Boyutlar birbirine geçmiştir.Zaman geçmişte bir günü göstermesine rağmen her şeyi hissedebilmektedir.Evet oradadır,sevdiği ile dans etmektedir.Gözlerine bakmaktadır ve onların içinde kaybolmakta olan bir elfi görmektedir.Sevgili ne kadar da güzel bir varlıktır,gözlerinde kaybolmaya değer birisidir.Ve elfler dans ederler,müzik ruhlarını okşamakta,tüm dertler bir kenara itilmektedir.Ve elfler dans ederler sonsuzlukta yankılanması için güzel sözler söylerler birbirlerine.Onlarca çift dans etmektedir ve birbirine sevgiden bahsetmektedir.”Biliyorum” demektedir sevdiği Feanor'a.İlk yılların gençliğine uçurmaktadır onu bu dans ve elfler durmadan dans etmektedir.En kötüsü artık geride kalmıştır,artık savaşacak kimse kalmamıştır.Sonsuz ormanda bir salonda elfler dans etmektedir,tasalarından uzak tüm benlikleriyle müziğe bırakmışlardır kendilerini,sevdiklerine yakın daha yakın durmaktadırlar ve elfler dans etmektedir.Müzik sonsuz gibidir ve gece büyülüdür,rütbeler sökülmüştür artık kimsenin düşmanı yoktur,çünkü elfler dans etmektedir.Cursed "Seni seviyorum" asil lady "Biliyorum.Seni seviyorum".Ve yıldızlara daha yakındırlar şimdi.Hani hissedebileceğiniz zamanlar vardır ya yıldızları işte o kadar yakındırlar.Ve elfler dans ederler,birbirlerinin gözlerinde kaybolurlar sonsuzluğun çeşmesinden içmişlerdir artık Yeşil Ormanda bir gezintidedirler.Ve elfler dans ederler sonsuzluğa giden bir gecede Yeşil Ormandaki bir salon parıldamaktadır.O gece salonu dışarıdan görenler gözlerine inanamazlar ne kadar parlaktır adeta yıldızlar ile bir olmuştur.Ve elfler dans ederler müzik ruhlarını okşarken ormanda bir gezintiye çıkmışlardır...... Müzik aralıksız sürmektedir, yavaşladığı anlar sanki her şey onunla beraber yavaşlamaktadır. Ve elfler o anların verdiği mutlulukla dans etmeye devam ederler. Sonra bir süre sonra çok yavaş ve dinlendirici bir müzik çalmaya başlar kimisi hala dans etmektedir. Feanor büyünün bitmemesini tüm benliği ile istemektedir. Elf ladysi O'nu yönlendirir.Tekrar balkondan Yeşil Ormanı izlemektedir Cursed,yanında sevdiği ile.Lady başını Feanor'un omzuna dayamıştır ve eli hala elindedir,müzik ağır bir tempoyla devam etmektedir.Yeşil Orman'ı izlerler,tıpkı ormanın onları izlediği gibi.Yıldızlar ne kadar da yakındır Orman'da bir gezintiye çıkmış gibidirler.Ve lady sonunda konuşur."Biliyor musun Feanor,bu gece bitecek ve biz tekrar ayrılacağız." Feanor yanıtlar: "Hayır seni bırakmayacağım hiçbir savaş buna engel olamaz." Lady yanıtlar: "Sorun savaş değil biz şu anda olmayan bir müziği dinliyoruz etrafımızdaki diğer kişiler aslında başka yerlerde ve sadece bir anlık sessizlik her şeyin sonu olacak." Feanor:"O zaman hiç susmayacağım, müzik bitse bile sana şarkılar söyleyeceğim." Lady:"Bu son şarkı, ama ormanda bir gezinti adında olan şarkı başka bir gece çalacak ve yine buluşacağız. Yıldızlara bak sevgilim ne zaman beni özlersen, unutma ben de onlara bakıyor olacağım" ve son notalar ile rüzgar sert bir biçimde eser.CursedFeanor gözlerini bir anlığına kısar ve sonra etrafında uçuşan kuru yapraklardan başka bir şey göremez.Yine bir müzik sesi duyar ama o başka bir salondan gelmektedir.Tekrar aynı durumdadır ve kimse etrafında değildir,ama bir farkla herşey gerçekmiş gibi hissedebilmektedir.Elindeki sıcaklık hala geçmemiştir.Hüzün ve mutluluk dünyalarının sınırlarında dolaşmaktadır.Hiçbiri hakim olamamaktadır bu alana hüzün ilerlediğinde sevdiğinin söylediği "ama ormanda bir gezinti adında olan şarkı başka bir gece çalacak ve yine buluşacağız" sözü aklına gelmektedir ve elindeki sıcaklık ona cesaret vermiştir.Ama soğuk rüzgar ve gördüğü yalnızlık,terk edilmiş salon mutluluğu önlemektedir.Tam sınırdadır.Tıpkı yaşamla ölümün arasına sıkıştığı gibi mutluluk ile hüznün arasına sıkışmıştır.Ve içeri girer salondan büyük merdivenleri inerek uzaklaşır Not:Ormanda bir Gezinti isimli hikayeden alınmış birkaç paragraftır.

---------------------------------------------------------------------------------

Rüyaları yine onu Orta Dünya'ya taşımıştır, ay olan Silpion onlara eşlik ederken, Finwe'nin ateşten eli omzuna dokunmuş iken, orman ile ilgili rüyaları Valinor'dakilere değişmezken. Şimdi emindir yaşamak istediği müzik ve ışık, Orta Dünya'daki bu Noldor diyarlarıdır. Uyandığında son rüyadan bir Noldo'dur. Ve kristaller sadece tatlı bir anıdır. Noldo Rüyaları'nda.

Noldo Rüyaları -Son-


 
 
 

Yorumlar


Öne Çıkan Öyküler
Son Gönderiler
Etiketler
Takip Edin
  • Facebook Classic
  • Twitter Classic
  • Google Classic

BENİ TAKİP EDİN

  • Facebook Social Icon
  • Twitter Social Icon
  • Google+ Social Icon
  • Pinterest Social Icon

© 2023 by Koray Yılmaz. Proudly created with Wix.com

bottom of page