Ormanda Bir Gezinti
- Koray Yılmaz
- 11 May 2016
- 64 dakikada okunur

Yanmasını bekliyordu kamp ateşlerinin.Tıpkı bir zamanlar olduğu gibi dostlarıyla sınır sohbetleri yapmak,fazla büyük konuları unutmak istiyordu.Ama artık o bir başına sürüklenen bir ruhtu.Ateşin ruhu düşen bir kral olarak ormanda bir gezintiye çıkmıştı.Dostlarının haberi bile yoktu,kimbilir neredeydiler hangi büyük meselelerle meşguldüler.Ama orman hala oradaydı ormanda bir gezinti için.....
Önce heykellere baktı,ne kadar zamandır sessizce beklemekteydiler bulundukları yerde diye düşündü.CursedFeanor'un kendisine ait olan heykele sıra geldiğinde,sanki zaman durmuştu.Demek ben de yaşadım ve sevildim,sayıldım.Kral Theoden'in sözleri aklına geldi.Yanındaki adamına kim olduğunu soruyordu,savaş için zırhlarını ona adamı tarafından kuşandırılırken.Evet o bir kraldı.Halkı için savaşacaktı.Cursed de öyle yapmamış mıydı.yeşil Orman için savaşmamış mıydı.Sınır muhafızlarıyla omuz omuza,düştüğünde hiç tanımadığı birisi ona askeri olmaktan gurur duyduğunu söylememiş miydi?Sonra tekrar yükselip Morgoth ve korsanlarla savaşıp ölmemiş miydi.Heykeli için zırh dövülmemiş miydi.İşte oradaydı CursedFeanor'un ruhu yeşil Ormanda bir gezintideydi,heykellere bakıyordu.Dostlarını özlüyordu.Ateşin Ruhu oradaydı işte.Yeşil Ormanda Bir Gezinti için......
Dolunay vardı o gece,mezarının başındaydı ruhu ve OrtaDünyanın terk edildiğini görmekteydi.CursedFeanor sen sadece bir kişisin ne yapılabilir ki,Olsun ben yine de yazacağım,Kütüphanenin tozlu raflarını karıştırıp birşeyler arayanlar olabilir.Ormanda bir gezinti demiştim dolunay çıkmıştı ertesi gece,ak ağaç parıldıyordu,yanında birisi olsa ona sevgiden bahsedebilirdi.Hissediyordu sanki yaşarmış gibi belki tekrar hayatla bir bağ arıyordu.Neden terk etmiyordu bu toprakları herkes bırakıp gitmişti,birkaç sınır muhafızı görmüştü,acaba geri dönerler mi?diye soruyordu kendine.Çimenlerin sesini dinledi ve o hala bekliyordu.Bir çiçek gördü ve kokusunu aldı ve o hala bekliyordu.Ormanda bir gezintideydi,terk edilmekte olan topraklarda.Belki dönerler belki Valinor değil bu toprakları seçerler.Ama kim,nasıl bilecekti ki Yeşil Orman'da bir gezintinin değerini.Onun için yazmıştı el yazmalarıyla.Değeri bilinmesi gereken bir ortaDünya'yı yazmıştı.Şimdi kendi mezarının başında çaresizce beklemekteydi bir ses için,ormanda bir gezinti için çok mu geçti?
Belki bir bilge ilerde öğrencisine onun hikayesini anlatırken,öğrenci Ormanda bir gezintiyi düşleyecekti.Kurduğu hayallerin sonunda öğretmeni CursedFeanor'un bir korsanla mücadelesini anlatan kısmı cevaplayamayacaktı.Kimin umurundaydı,ormanda bir gezinti dururken tozlu raflardaki tarih ile ilgili yazılar.Ve CursedFeanor'un ruhu da tasasız iken,saf bir şarkı dinleyerek,söyleyerek genç bir bard gibi dolaşmak isteyecekti belki ormanda.Şarkılarla dolu olmasını isteyecekti ormanın öyle ki kimsenin canı sıkılmayacak,kimsenin canı yanmayacak sadece ormanda bir gezintiyle yetinecekti.
Lakin gençlik yıllarından itibaren ağır yükler binmişti omuzlarına.Son nefesini verirken elflerin geleceğini düşünüyordu.Bir gece çadırında mum ışığında,başka bir gün Ulmo'nun heykelinin taşıdığı çanaktaki alevlerde kendini görmüştü.Kendi ile de mücadele ediyordu.Aslında tek isteği dostça bir kamp ateşi miydi,ormanda bir gezinti miydi?
Hala mezarının başındaydı ve çimenleri hissediyordu şimdi sadece yıldızlar vardı.Bir ara Ormanda bir açıklıkta yıldızları izleyerek uyuduğunu hatırladı. CursedFeanor, CursedFeanor, CursedFenor.....Uyandığında üstünü birisi örtmüştü.İşte bunları hatırlıyordu bu yıldızların aydınlattığı gecede kendi mezarının başında.Sonunda yürüyüşe geçti ateşten varlık Kütüphaneden uzaklaştı.Yeşil Ormanın salonlarına yöneldi.Elflerin birbirleriyle sohbet ettiği,eski hikayeler anlattığı,güldüğü,kıskandığı,sevdiği,saydığı salonları dolaşıyordu şimdi.Kimisi tamamen terk edilmişti.Işıkların hala aydınlattığı salonlardan bu geceliğine uzak durmaya karar verdi.Şimdi kimseyi rahatsız edemezdi.belki bir ses arkasından seslenir diye umuyordu."CursedFeanor,CursedFeanor ormanda bir gezinti için çok mu geç".......
Bu dünyada yalnız mıydı,acaba kimse onu görmüyor muydu.imkansız diye düşündü.Sadece konuşmak istemiyorlar çünkü çok yorgunlar.Orta dünya'daki ağırlık her yeri sarmıştı.Yeşil Ormanda bir gezintideydi ormanın ağır nefes alışını duyabiliyordu.Az önce birisi mi seslenmişti ona ormanda bir gezinti için.Orman nefes almaya devam ediyordu.Dolaştığı salonlarda sonbaharın yaprakları vardı.Bir şöminenin yanından geçerken ateşi yaktı.Eliyle dokunması yetmişti.Bazen bir fani bazen ateşten bir varlık gibiydi.Ormanı hissedebiliyordu bir fani gibi,ama o ateşten bir varlık değil miydi?Artık bu dünya ile bağları olduğunu daha iyi biliyordu.Mandos'un salonları ona göre değildi.Kafasını kaldırıp baktığında şöminenin üstündeki aynada kendini gördü.bu kez ateşten bir varlık değildi.Geçmiş bu ormanda canlanmıştı.Orman büyülü gibiydi.Tekrar baktı aynaya inanamıyordu.Belki bir süreliğine ona bir hediye veriyordu orman,ormanda bir gezinti süresince.Sonra bir kapı rüzgarın etkisiyle açıldı içeriye kuru yapraklar doldu.Cursed hiçbir rüzgarı böylesine özlemle içine çekmemişti,yapraklar üstüne geliyor o ise gözlerini kapatmış,kadim ormanın hediyesini içine çekiyor,tekrar tekrar derin nefesler alıyordu.Sonra tekrar o ses duyuldu ."CursedFeanor,CursedFeanor ormanda bir gezinti için çok mu geç",kim konuşuyordu onunla bu çağda bu zamanda onu tanıyan birisi mi vardı.Ormanda bir gezinti onun için bir armağandı,hayır geç değildi çünkü bu, büyülü bir geceydi........
Sesin geldiği tarafa baktı bu sefer,yoksa ağaçlar mı konuşuyordu.Bir dostu ona sesleniyor olamaz mıydı.Onun Yeşil Ormanda yaşadığı çağlardan bir elf,buralarda dolaşıyor olabilir miydi.Tekrar fani dünyaya dönüyor olabilir miydi,belki bir süre büyü sürdüğü sürece.Rüzgarla açılan kapı bir balkonun kapısıydı.Cursed karanlıkta kimseyi göremeyince işi zamana bıraktı belki konuşmak için erkendi.Balkona yöneldi.ne kadar da yalnız hissediyordu.Belki duyduğu ses gerçek bile değildi,ama bekleyecekti.Balkonun mermerden pervazlarına dirsekleri dayadı ve ormanı izlemeye başladı.Bazı salonlardan ışıklar geliyor,elflerin seslerini duyuyordu.Ama kimseyi rahatsız etmenin anlamı yoktu.Onu tanısalar bile konuşurlar mıydı?O uzun zaman önce ölmemiş miydi?Peki ya o ses?Ormanın sesi olmasın,eski bir dost olmasın?Cevabı kendisi veremezdi ormanda bir gezintideydi,kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı yıldızlar ne kadar da parlaktı,Ormanda bir gezinti için ona eşlik ediyorlardı sanki ve bu gerçekten büyülü bir geceydi ormanda bir gezinti için........
Bekledi,bekledi ve yine bekledi.Sessiz salondan sadece şöminedeki yanan odunların sesi geliyordu.Canlı birine dair hiçbir iz yoktu.Acaba cezalandırılıyor muydu?Ne de olsa valar'a boyun eğmemişti.Yaşadığı maceraları düşündüğünde bazı vala'lar ile iyi ilişkisi olmasına rağmen,ilk yaşamında yaşadıklarını unutamıyordu.İkinci yaşamında Nienna ona sevdiği olarak görünmüştü,onun tamamen cezalandırılmasını istemiyor gibiydi.Acaba duyduğu ses ona mı aitti şimdi de.Belki de.birden omuzlarında ağır bir yük hissetti?Başını öne doğru eğdi,saçları yüzünü kapatıyordu.Ve dayanamayıp bağırdı "Ahh Valar Neden?"Rüzgarda savrulan bir yaprak gibiydi şimdi,tekrar güçlü olması gerektiğini hissetti gözleri dolmuştu ama kendini tutuyordu.Niye Morgoth'a izin vermişlerdi bu soru aklından çıkmıyordu. Babasının katili kendisinin de laneti olmuştu.Sonra dayandığı pervazdan güç alarak tekrar doğruldu,Saçlarını toparladı ve gökyüzüne baktı orada sevdiklerini görebiliyordu şimdi,ona ışıklarını gönderiyorlardı.lanetin acısını hafifletmeye çalışıyorlardı.Peki ya o ses "CursedFeanor,CursedFeanor.ormanda bir gezinti için çok mu geç...." bir kez daha kimseyi göremedi,güçlü olmalıydı yalnız olsa da orman ona bir hayat verebilirdi,bunu iyi değerlendirecekti,ama konuşmadan edemedi "isterse Mandos'a hediye olsun,Ben elimden geleni yaptım.Dostlarımı kırmamak için ikinci hayatımı yaşadım." onu suçlayan birisi yoktu karşısında, bu sefer birini bekler gibi sırtını balkonda bulunan sütunlardan birine dayadı.Bekledi,bekledi......
Gece ilerliyordu ve kimse gelmiyordu sadece yıldızların yaklaştığını görebiliyordu.Kimse yanına gelmiyordu.Herkesin unuttuğu bir yer ve zamana sıkışmış gibiydi.Zaten yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu.Uzun süredir ateşten bir varlık olarak dolaşıyordu ormanda ama bu gece kendini aynada eskisi gibi görmüştü.Bu ne kadar sürecekti,belki de kimseyle konuşamadan ortadan kaybolacaktı belki o yıldızlardan birisine dönüşecekti.Bilmiyordu,sadece bekliyordu.Ve bu sefer salona geri döner,birden hayaller yeniden canlanmaya başlar.Ormanın sihirli güçleri yeniden inşaa eder geçmişi.Salonda elfler dans etmektedir,müzik kulakları okşamaktadır.Aralarından yürür,birkaç adım sonra yolunun sonundaki masadadır. Ve işte oradadır sevdiği uzun süredir beklemektedir onu.Yanına gelip, onu dansa kaldırır.Müzikle beraber uçmaktadırlar adeta.Zaman ve mekanın ötesinde dans etmektedirler.Ona ne kadar değer verdiğini ve daha pek çok şeyi söylemek istemektedir.Ama her seferinde sevdiği onu durdurup "Biliyorum" demektedir.Her şey rüyalardaki gibidir,daha söylenmeden bilinen sözler,sonsuzlukta birşeyler yaratıyor duygusu,tekrar tekrar yaşanan mutluluk anları.Şimdi kimsenin gelmesini istemiyor gibidir Cursed,artık o boyutta değildir sanki.Ama her dansın bir sonu olması gerekmez mi?Bırakalım şimdi dans zamanı olsun,ormanda bir gezinti sürsün başka bir zamanda ve hayallerde.Ve dans ederler salonu dolduran elfler....
Elinin sıcaklığı tüm vücuduna yayılır,şimdi hiç üşümemektedir ve elfler dans etmektedir.Boyutlar birbirine geçmiştir.Zaman geçmişte bir günü göstermesine rağmen her şeyi hissedebilmektedir.Evet oradadır,sevdiği ile dans etmektedir.Gözlerine bakmaktadır ve onların içinde kaybolmakta olan bir elfi görmektedir.Sevgili ne kadar da güzel bir varlıktır,gözlerinde kaybolmaya değer birisidir.Ve elfler dans ederler,müzik ruhlarını okşamakta,tüm dertler bir kenara itilmektedir.Ve elfler dans ederler sonsuzlukta yankılanması için güzel sözler söylerler birbirlerine.Onlarca çift dans etmektedir ve birbirine sevgiden bahsetmektedir.”Biliyorum” demektedir sevdiği Feanor'a.İlk yılların gençliğine uçurmaktadır onu bu dans ve elfler durmadan dans etmektedir.En kötüsü artık geride kalmıştır,artık savaşacak kimse kalmamıştır.Sonsuz ormanda bir salonda elfler dans etmektedir,tasalarından uzak tüm benlikleriyle müziğe bırakmışlardır kendilerini,sevdiklerine yakın daha yakın durmaktadırlar ve elfler dans etmektedir.Müzik sonsuz gibidir ve gece büyülüdür,rütbeler sökülmüştür artık kimsenin düşmanı yoktur,çünkü elfler dans etmektedir.Cursed "Seni seviyorum" asil lady "Biliyorum.Seni seviyorum".Ve yıldızlara daha yakındırlar şimdi.Hani hissedebileceğiniz zamanlar vardır ya yıldızları işte o kadar yakındırlar.Ve elfler dans ederler,birbirlerinin gözlerinde kaybolurlar sonsuzluğun çeşmesinden içmişlerdir artık Yeşil Ormanda bir gezintidedirler.Ve elfler dans ederler sonsuzluğa giden bir gecede Yeşil Ormandaki bir salon parıldamaktadır.O gece salonu dışardan görenler gözlerine inanamazlar ne kadar parlaktır adeta yıldızlar ile bir olmuştur.Ve elfler dans ederler müzik ruhlarını okşarken ormanda bir gezintiye çıkmışlardır......

Müzik aralıksız sürmektedir.yavaşladığı anlar sanki herşey onunla beraber yavaşlamaktadır.Ve elfler o anların verdiği mutlulukla dans etmeye devam ederler.Sonra bir süre sonra çok yavaş ve dinlendirici bir müzik çalmaya başlar kimisi hala dans etmektedir.Feanor büyünün bitmemesini tüm benliği ile istemektedir.Elf ladysi O'nu yönlendirir.Tekrar balkondan Yeşil Ormanı izlemektedir Cursed,yanında sevdiği ile.Lady başını Feanor'un omzuna dayamıştır ve eli hala elindedir,müzik ağır bir tempoyla devam etmektedir.Yeşil Orman'ı izlerler,tıpkı ormanın onları izlediği gibi.Yıldızlar ne kadar da yakındır Orman'da bir gezintiye çıkmış gibidirler.Ve lady sonunda konuşur."Biliyor musun Feanor,bu gece bitecek ve biz tekrar ayrılacağız." Feanor yanıtlar "Hayır seni bırakmayacağım hiçbir savaş buna engel olamaz"Lady yanıtlar"Sorun savaş değil biz şu anda olmayan bir müziği dinliyoruz etrafımızdaki diğer kişiler asalında başka yerlerde ve sadece bir anlık sesizlik herşeyin sonu olacak".Feanor:"O zaman hiç susmayacağım,müzik bitse bile sana şarkılar söyleyeceğim" Lady:"Bu son şarkı,ama ormanda bir gezinti adında olan şarkı başka bir gece çalacak ve yine buluşacağız.Yıldızlara bak sevgilim ne zaman beni özlersen,unutma ben de onlara bakıyor olacağım" ve son notalar ile rüzgar sert bir biçimde eser.CursedFeanor gözlerini bir anlığına kısar ve sonra etrafında uçuşan kuru yapraklardan başka birşey göremez.Yine bir müzik sesi duyar ama o başka bir salondan gelmektedir.Tekrar aynı durumdadır ve kimse etrafında değildir,ama bir farkla herşey gerçekmiş gibi hissedebilmektedir.Elindeki sıcaklık hala geçmemiştir.Hüzün ve mutluluk dünyalarının sınırlarında dolaşmaktadır.Hiçbiri hakim olamamaktadır bu alana hüzün ilerlediğinde sevdiğinin söylediği "ama ormanda bir gezinti adında olan şarkı başka bir gece çalacak ve yine buluşacağız" sözü aklına gelmektedir ve elindeki sıcaklık ona cesaret vermiştir.Ama soğuk rüzgar ve gördüğü yalnızlık,terk edilmiş salon mutluluğu önlemektedir.Tam sınırdadır.Tıpkı yaşamla ölümün arasına sıkıştığı gibi mutluluk ile hüzünün arasına sıkışmıştır.Ve içeri girer salondan büyük merdivenleri inerek uzaklaşır.Ormanda bir gezintidedir ve daha gece sona ermemiştir.........
Ağlamamalıdır,bu gece sınırların gecesidir alt kattaki iki kanatlı dev kapıyı açar.Şimdi kendini daha kuvvetli hissetmektedir.Ağlamayacak,mücadelesini sürdürecektir.Zaten hep mücadele etmemiş midir.Dünyalar arası birinin savaşı daha bitmemiştir.Geniş merdivenleri iner ve diğer salonların yanından sessizce geçer.Bu sırada onu bir şey rahatsız etmeye başlar izlendiğini hisseder.Birden ekseni etrafında döner, haklıdır karşısındakileri görünce kendini kötü hisseder.Bunlar savaşlarda yiten eski askerlerden oluşan bir gruptur.Feanor sert bir ses tonuyla "Neden beni izliyorsunuz,nedir istediğiniz?" diye sorar. Elinde Eryn Lasgalen'in sancağını tutan birisi yanıtlar."Biz iki dünya arasında sıkışmış askerleriz.Tekrar yaşamayı istiyor musunuz kralım,sizin de desteğinizle ve isteğinizle bu olabilir." Feanor yanıtlar "Siz benim kaybettiğim askerlerden olmalısınız,yeniden yaşamak mı ben zaten hissedebiliyorum ve bu olacaksa olur.Sizin bahsettiğiniz nedir bir fikrim yok" Askerlerden birisi öne çıkar ve kralı selamlar "Bir kılıç var şimdi pek çok yitik asker onun tekrar hayat vereceğini düşünüyor.Xanth denilen bir paladinin taşıdığı kılıç isterseniz sizi oraya götürebiliriz..".Feanor sözünü keser bu sefer alevler içinde parlayan elleri etrafındakilerin bir adım geriye çekilmesine sebep olur."Ahh o kılıç lanetlidir,sakın ona yaklaşmayın eğer huzur arıyorsanız onun emrinde köle olmak istemiyorsanız uzak durun o yalnız yaşayanlar için iyidir.Görüyorum ki hala sancaklarınıza bağlısınız gördüğünüz her ruha bunu söyleyin.O kılıç bir felakettir unutmayın." asker üsteler "Peki tekrar yaşam ne olacak" eğer tekrar yaşamak istiyorsan asker sevdiklerini düşün,değer verdiğin sancağını düşün ve tanrıların vereceği kararı bekle ve unutmayın Mandos'un salonları bazılarımıza göre değildir" son cümleyi söylerken gülmektedir Feanor.Ruhlar birbirleriyle konuşurlar ve CursedFeanor'un dediklerine uyacaklarını söylerler.Pek azı kılıcı seçecektir.Ancak bu başka bir hikayedir Xanth'ın kamp alanında olup biten oradakilerin sorunudur artık.Ve ruhlar CursedFeanor'u selamlayarak ormanın içinde kaybolurlar.CursedFeanor salonların arasında yürümeye devam eder ormanda bir gezintidedir.......
Sonunda bir binanın önünde durur.Burası zarif sütünları olan fazla gösterişten kaçınılmış bir tapınaktır.Tapınaktan hiç ses gelmemektedir.İçeri girer ve duasını etmeye başlar.Burası keder, acı,yas ve ağlamanın tanrısı Nienna için inşa edilmiştir.Sonsuz gözyaşı döken Noldor burayı inşa etmiştir.Feanor bir sebepten Nienna'ya kırgın olsa da daha sonra gözyaşlarıyla yanlarında olan Nienna'ya karşı büyük bir sevgi duymaktadır ve Valar içinde affettiği nadir tanrılardandır Nienna.Beraber oturup konuştukları anı hatırlar.Gözyaşı ve ak ağaç adlı hikayede anlatıldığı gibi konuşmuşlardır.Bir paladinin duasını yapar CursedFeanor."Bana dayanma gücü ver Nienna,bizim için ağla ve Dünya o gözyaşlarında yaşasın.Öyle ki ben de tekrar sevdiğimi dünyada görebileyim.Bizim için ağla Nienna kayıp olan duygularımızı canlandır ki hissedebilelim.Savaşta ölenler için ağla Nienna ki acıları biraz olsun hafiflesin ardında kalanlar ve onlar için.Ban dayanma gücü ver ki sevdiğimi birkere daha görebileyim"Sanki bir yanıt gelecekmiş ona cevap verilecekmiş gibi dakikalarca orada bekler.Ve ağlama seslerini duyar.Bu onun için yeterlidir.Orman yaşayacaktır,umutları sona ermemiştir ve çok geç değildir.Tapınaktan çıktığında Nienna'ın heykelini selamlar ve kendinden daha emin bir biçimde ormanda gezintiye devam eder.Savaştan uzak ve sevdiğini görebileceğine dair umutları ile.Çünkü umut etmek yaşamaktır,umudu onu ayakta tutacaktır.Bir adamı sevgi ve umut nasıl ayakta tutmaktadır şimdi daha iyi anlamaktadır.Şimdi Nienna'nın göz yaşları boşuna akmamaktadır,elfler salonlarda dans etmekte,kimisi umudunu kazanmakta ve hayat sürmektedir.......

Hayattan birisi ile karşılaşmıştır.Arien, çok iyi bir dostu ve saygıdeğer elf ladysi.İlk defa Nargothrond’ta tanışma şansını elde ettiği bu elf lady’sinin büyü konusunda yetenekleri pek çok kişiyi şaşırtmış kısa zamanda önemli görevler üstlenmiştir.İşte o gece onu görmüştür Feanor.Aralarında geçen kısa konuşma;
CursedFeanor
Buradan gelip geçenlere Ardınıza bakmadan hangi topraklara gidiyorsunuz.Yeşil orman bir mesaj için tüm gün bekleyecek mi?Peki sesizlik bazen güzel ama yinede arasıra konuşmak lazım.
Arién Sesi duyan elfin yüzünde mutlulukla karışık bir hüznün hakim olduğu belli belirsiz bir gülümseme dolaştı.. Çok zaman önce sonsuza kadar kaybolduğunu sandığı Feanor'un sesiydi bu... Korsanlarla yapılan savaşta gözlerinin ışığının sonsuza kadar söndüğünü duymuştu...
CursedFeanor Sesini duyurabiliyordu onu duyan birileri vardı ormanda dolaşan birileri vardı,ama hala ateşten bir varlıktı tam olarak bir fani değildi karşısındaki kişiyi ürkütmek istemiyordu,birçok defa ortaya çıktığında böyle olmuştu.Yine de konuşabildiği kişiler de olmuştu örneğin lady fairy,sınır muhafızları şimdi ise Lady Arien ormanda onu dinliyorduona görünmeye karar verdi.Ve konuştu."Mandos'un salonları bana göre değildi lady'im.Tam olarak iki dünya arasında sıkıştım.Ve ormanda bir gezintiye çıktığım son günlerde hislerimin geri gelmeye başladığını anladım.Sanırım bu bir tür yaşam ama emin değilim.Kütüphanede bir araştırma yapmak lazım ama böyle bir şey daha önceden duyulmuş mudur ki?" bunları söylerken Arien'in yanında yürümektedir.Arien büyü ve doğa üstü olaylara alışık olduğundan çabuk adapte olmuştur....
Arién Arién karşısında beliren Feanor... nasıl tanımlaması gerektiğini bilmiyordu gölgesi, ruhu, yada benliğinin özüyle karşısındaydı.. Arién yanaklarından aşağı yuvarlanan gözyaşlarını durdurmaya çalışmadı ve sadece sessizce yanında yürüyen Feanor'un anlattıklarını dinledi.. Adamın sözleri bittiğinde yüzünde ki keder yok olmuş yerinde mutlu bir ifade vardı "Mutlaka bir yolu olmalı.. Bulacağımıza eminim" diyordu.
CursedFeanor "Zamana ihtiyaç var. Bu arada sonsuza kadar böyle de kalabilirim.Siz yine de araştırın ama sadece kendinizi geliştiriyormuş gibi düşünün daha önce böyle hisseden birileri oldu mu dünyalar arasında sıkışan birileri.Bilemiyorum.Ancak emin olduğum Yeşil Orman ve sevdiğim kişilere bağlılığım beni bu sınırda tutuyor.Araştırın dostum,ve gözyaşlarınız umudum olacaktır." diyerek hissettiklerini anlamasını sağlar ve kütüphaneye varırlar....
CursedFeanor Arien’den burada ayrılır gizli bölgelere giriş için bilgelerin izni gerektiğini hatırlar.Aslında Arien’in bu izni alabileceğini düşünmektedir ama bekleyemez.Ayrılırken ona seslenir Feanor.Eğer izni alırsanız beni kütüphanenin derinliklerinde bulun.Bu arada bilgelerle izni vermeleri için bir konuşma yapmayı ihmal etmez.Arien kadim büyülerin bulunduğu bölümlere girebilecektir.Tabii isterse bu büyüler insanı çıldırtabilecek kadar güçlü büyülerdir.Birçok eski bilgenin kitapları buralarda saklanmaktadır ve bu okyonusta kaybolmaya benzemektedir.Nice bilge bu dehlizlerde kaybolmuş,kimisi çıldırmıştır.Ve karanlık büyücülerden Morgothhh bile bu dehlizlerde dolaşmakta ve aradığını bulamamaktadır.Feanor’un sesi yankılanır sessiz koridorlarda “benim için riske girmeye değer mi,sizden bunu nasıl isterim ben araştırıyorum siz güvenli bölgede kalabilirsiniz tercih sadece sizin” ve şimdi bilgelerle Arien baş başa kalmıştır.Kararı sadece kendisi verecektir…
Daha önce geçtiği gizli kapıyı kullanır CursedFeanor.Şimdi geniş bir salondadır Burada zaman geçirdiğini hatırlar, dehlizlere inen merdivenlere göz atar.Karanlık onun için sorun değildir zaten ateşten bir varlıktır.Daha fani olmamıştır.Elini kaldırır ve alevin çıkardığına benzer bir ışık oluşur.Salonda ilerler burada raflar dolusu kitap vardır.Kendini bu kütüphaneye adayanlar bu salonda yüzyıllardır yazmıştır ve dışardan toplanan kitap sayısı hiç de az değildir.Ama burası dehlizlerin sadece girişidir.Yazı yazmak için ayrılmış masaların üstünde bitmemiş çalışmalar vardır.Bunlardan birisi şans eseri dikkatini çeker Feanor’un.Gümüş rengindeki süslemeleri olan sayfaya bakar ve gördüklerine inanamaz Ve paladin’in Nienna’ya yaptığı dua yazılmıştır bile.Bir damla gözyaşı sayfanın üstünde dikkat çekmektedir.”Demek beni duyan birileri hala var” diye düşüncesini seslendirir Feanor.Kitabın yanından uzaklaşır önceden beri görmekten hoşlandığı bir köşesine varır salonun burada paladinlere ait zırhlar sergilenmektedir.Onlar da bu salonda yazılar yazmıştır.Ve nesiller boyu biriken bu yazılar Zırhların yanında bulunmaktadır.Bu salon tam bir birikim ve çaba sonucu oluşturulmuştur.Peki ya dehlizler? Feanor merdivenlerin yanındadır şimdi bir alt kata iner şimdi yukarıdakinden büyük bir salon vardır.Bu kısımlara daha önce inmemiştir ve karanlığın koyulaştığını hissetmektedir Bu salon bir merkez gibidir etrafında birçok koridor vardır ve yukarı aşağa giden merdivenlerle sarılmış gibidir.Boş, soğuk bir yerdir.Feanor yıldızları düşünmektedir şimdi burada olmalarını o kadar çok istemektedir ki.Ve bir koridoru seçer kitaplara açılan yollardan sadece biridir bu ve Ormanda bir gezintidedir elfler……

Koridor sonsuz uzunlukta gibidir.Tıpkı sonsuz bir yolculuğa çıkıp ve neyin geleceğini bilememek gibi.Koridor dardır,açılacağı yer belirsizdir.İşte böyle sürüklenir bilinmeyende elf.Mandos'un Salonları buraya göre bilinen bir yer olmalıdır.Ama orada olmayacaktır Feanor,kararlıdır.Sevdiği ile tekrar bir araya gelecektir.Boyutlar,zaman ve karanlık hiçbiri engel olamayacaktır buna.Çünkü bu elf yeterince görmüştür dünyayı.Artık nefretle baş etmenin yolu bellidir.Saygı ve sevgiyi yüceltmelidir.Koridor sonsuz gibidir.Acaba burayı inşa edenlerin bir bildiği mi vardır.İşte o koridorları geçenlere bir şeyler mi anlatmaktadırlar.Koridor dardır zorluk doludur yaşam gibi.Ve koridor yaşamı tekrar anlatmaktadır içinde ilerleyen varlıklara.Cursed şimdi daha iyi görmektedir yaşamın değerini.Ayakta kalıp savaşmanın değerini daha iyi anlamaktadır.Sevdikleri hep aklındadır.Onların uğruna verdiği savaşın haklılığını görmektedir ve koridor karanlıktır her adımda bir parçası aydınlanmaktadır tıpkı bilgeliğe giden bir öğretidir.İşte o anda gerisine bakar Feanor koridor sonsuzluktur geçmiş, gelecek anlatılmadığı sürece karanlıktır.Anlatılmayan bir koridorda ilerleyip arkasında geçmişi bırakmak ve geleceği görmek için devam etmektir,bu yolculuk.Ve koridorun sonu yeniden yaşamaktır...
Nihayet bir sonuca varır Feanor geldiği yer dikdörtgen bir avlunun yüksek katlardaki balkonlarından biridir.Avlunun merkezinde kadim,dev bir ağaç yükselmektedir.Merdivenler ve yine merdivenler sonu ve başlangıcı belli olmayan merdivenler.Balkonda yürümeye devam eder Feanor ve kitapların bulunduğu odalar görünmeye başlar.Odaların kapıları balkona açılmaktadır ve gelenleri davet etmektedir.Bir odaya girer Meşaleye dokunmasıyla odanın zevkli döşenmiş bir yer olduğunu görür.Burada hangi bilgeler zaman geçirmişti kimbilir.Aslında burada ne işi olduğunu unutmak üzeredir hele o koridordan sonra.Kitapların isimlerine bakmaya başlar.Bir süre orada oyalanır Sonra diğer odaları gezmeye devam eder.Doğa ile ilgili doğaüstü ile ilgili kitaplar büyücülük,savaş sanatı.Hatta aşk ile ilgili herşey vardır ve tasnif edilmemiştir bunlar.İşte çıldırma imkanı diye içinden geçirir.Kimbilir belki bunları tasnif etmek için kadim bir büyü vardır ama şimdiye kadar kimse kullanmamıştır.Aklında sorular uçuşmaktadır ve balkonda yürümeye devam eder,karşı tarafa bir köprü vardır.Karşıya geçerken bir ışık görür hemen alt katta.Merdivenleri kullanır ve sessizce ışığa yönelir."Hayır hayır artık bu karmaşayı çözemeyeceğim!" duyduğu sözler bunlardır.Ve ışığın geldiği odaya vardığında beyaz saçlı oldukça yaşlı bir adam ile karşılaşır.Adam Onu gördüğünde "hayır,çözemiyorum yardım et" der Feanor "Neyi çözemiyorsun ey bilge " Karşılık olarak "Hayatın kaynağını,nedir bizleri hayatta tutan çözemiyorum.Ama siz Kral CursedFeanor demek Mandos'un salonlarında değilsiniz" Feanor: "Evet benim bu hayatla ilgili bir sorunum olduğu kesin.Ama sanırım kaynağı hakkında bir iki şey söyleyebilirim.O dar koridordan geçerken artık iyice emin oldum.Bizi hayata bağlayan sevdiklerimizdir,kaynağı sevgiden gelmektedir ve Saygı onu taçlandırmaktadır.Ben ölmüş olmama rağmen mücadelemi sürdürüyorum,koridordaki yolculuk bana bunu anlattı" Bilge: "Evet tabii ya nasıl unuttum sevgi,ölüme bile karşı çıkar.Saygı ise çalışmaktan geçer çabadan.İşte şu kitapta yazıyordu sanırım.Delicesine çalışmak." Feanor:"Sanırım benim buradaki işim bitti bilge adam o koridordan geçmek bana yetti tekrar yaşayacaksam bu sevgi ve saygının sayesinde olacak.Bu dünyaya karşı sevgi ve bu dünya için çalışmak.Sevdiklerin için çalışmak.Ve şimdi seni yalnız bırakıyorum...".Bilge ve Feanor selamlaşırlar.Artık geri dönme vakti gelmiştir Feanor için.Tekrar üst kata çıkar.O dar koridordan büyük salona ve üstteki ilk salona ve son olarak gizli geçitten Kütüphane'nin bilinen bölümlerine.Devamlı gittiği bir salona tekrar gider.Burada yazmayı ve okumayı hep sevmiştir.Pencereden duyulan şarkılar,duvarlardaki tablolar,sıcak şömineler ve yine okumaktadır sanki hiçbirşey olmamışcasına hayata dönmeye çalışmaktadır,çabalamaktadır,ummaktadır........

Arién: Kadim kütüphaneye giriş.. Arién kadim kütüphanenin girişi önüne gelince bir an duraksadı... Düşünceleri anıların ani baskınına uğramıştı. Yolculukları, maceraları, dostları ve düşmanları... Elf kızının damarlarında akan kanda büyü vardı... Arién asla bu gücü istememiş asla benimsememişti. Babası midkemia'da başgösterecek kaos öncesinde onu ve annesini başka bir boyuta yollamıştı.. Şartlar büyü kullanmasını zorunlu kılmıştı.. Yüzünde buruk bir gülümseme dolaştı cadı xiomberg yüzünden ve sonra bir bakmıştı ki büyü hayatının kontrolünü ele geçirmeye başlıyor.
Sırtaında asılı kılıcın güven veren ağırlığını hissederek gülümsedi. büyü herzaman hoşlanmadığı bir araç olmamıştı. boyutkapılarını kullanabilmesi sayesinde çok değerli dostlarda kazanmıştı.. Buzyeli'ni düşününce yüzünde derin bir güven ve saygı ifadesi belirdi. Yarı-drow'u peşindeki drowlardan kurtarmak için kendi boyutuna getirerek çok değerli bir dost kazanmıştı. Büyücü kulesindeki öğrencisi Elenion konusundaki başarısızlığından sonra içine kapanan Arién'i sadece elfin samimi çabaları ve ona sunduğu yeni yol eski haline dönmesini sağlamıştı. Şimdiyse Cursed Feanor'un kurtuluşu için bir kez daha büyünün yolundan yürümesi gerekiyordu.
Arién derin bir nefes aldı ve daha fazla duraksamadan kadim kütüphanenin parşömen ve mum kokan salonlarına girdi...
CursedFeanor: Büyücü adayının getirdiği haberler CursedFeanor şöminenin başında alevlere bakmaktadır. Alevlerin her hareketi,çıtırtısı ona birşeyler anlatmaktadır adeta.Ve kendini sorgular tekrar fani olmak istemekte midir."Sanırım ikinci hayatımda daha az hata yaptım.Ama zaten ilk yaşamımdaki hatalar morgoth'un suçu değil miydi ki.Önemi yok artık.Sadece dostlarımın ve sevdiğimin yanında olmak istiyorum ElenHaira diyeceğim sana, uzak yıldız,sevdiğim birgün buluşcağız.." bunları mırıldanırken içeride birinin olduğunu fark eder.Evet bu genç büyücü adayıdır,seneler sonra daha bir ağırbaşlı olmuştur,neredeyse bir yetişkin.CursedFeanor'u izlemiştir yıllarca ve yanına yaklaşır.Feanor "yoksa paladinin duasını o günceye sen mi yazdın genç dostum",genç gülümseyerek cevap verir "Evet bendim onu yazan ve yazmaya devam edeceğim.Adım Calimacala.Size söylemeliyim yıllar boyu sizi izlerken hayatta mücadele nedir çok iyi gördüm.Teşekkür ederim.Ve şimdi Kütüphanede birisi var.Arien.Amacını biliyoruz,gizli bölümlere girmesine bilgeler izin verdi,sizin söyleyeceğiniz birşey varmı?” Feanor:" Evet beni dostumun yanına götürür müsün onunla konuşmalıyım,Ona tehlikelerden bahsetmeliyim" Calimacala :"Bütün hepsi ona söylendi,bilinenler ve aşağıdaki bilgeden söz edecektiniz değil mi.Evet çok değerli biridir oraya giderse yardım alabileceği söylendi Arien'e." CursedFeanor "Tüm bunlara benim için niye atılıyor,çok tehlikeli bilinmeyenle dolu.gerçek bir dost,gerçek” Calimacala:”Evet dostlarınızın arasındasınız.Lady Arien çalışmalara başlamış olması muhtemel,sizi haberdar edeceğiz lordum” Büyücü adayı selam verdikten sonra geldiği taraftan salonu terk eder.Ardından CursedFeanor yine mırıldanır “O koridorda bir şeyleri çözdüm,sanırım dostlarımın sevgisi beni hayata bağlıyor.Eğer birinin başına bana olan sevgisi yüzünden bir şey gelirse sonsuza kadar lanetlenebilirim.Ve o dehlizlere tekrar girecek gücüm yok,yıldızlara yakın olmalıyım bir daha oraya gidersem dönemeyebilirim.Nienna duy sesimi Arien’e bir şey olmasın” Huzursuz bir biçimde alevleri izlemeye devam eder……..

Arién Kadim kütüphane.. Arién içeride kendisini karşılayan Calimacala'nın anlattıklarını sessizlik içinde dinlemiş ve yardımları için teşekkürlerini sunmuştu... Adam yalnız kalması ve hazırlanması için Elfi yalnız bıraktıktan kısa bir süre sonra Arién üzerindeki silah ve zırhlardan kurtulmuş, kendisi için bırakılmış beyaz cübbeyi giymişti. üzerine oturan deri yeleğin yokluğunda tenine dokunan yumuşak kumaş kendisini garip hissetmesine neden olurken kıyafetlerinin üzerine bıraktığı uzun kılıcını kabzasına son kez sevgi ve özlemle dokunmak için uzandı... Aşağıda kılıcına değil ruhunun ve iradesinin gücüne ihtiyacı olacaktı. Derin bir nefes alarak duruşunu dikleştirdi ve gri-mavi gözlerinde bir an ruhunun derinliklerinde yatan o sessiz ancak inatçı parça ışıldadı. Calimacala Bilge'den bahsetmişti.. En iyisi gidip önce onunla konuşmalıydı.. Odayı terk ederek karanlık koridorlara inen merdivenlere yöneldi..
CursedFeanor Kadim Kütüphane Feanor alevlere bakmaya devam ediyordu.Sanki yüzyıllar gözünün önünden geçiyordu.ama o son yılların onun için önemi vardı.İlk yaşamının fırtınaları bu yaşamında da devam etmişti.Olabildiğince az hata yapmaya çalışmıştı.Alevlerde savaşı görüyordu,alevlerde dostlarını görüyordu,alevlerde Nargothrond'u görüyordu,kadim Yeşil Orman Kütüphane'sini görüyordu.Paralı askerler ile Gri Limanlarda karşılaşmalarını,yanan gemileri görüyordu.Dostlarıyla Kartal Çocuk'ta geçen harika zamanları,Gölge dağlarda BluShine Eowien'i kurtarışını,ve depremi,Rivendell baskınına gereksiz bir itarızını ve hatalarından biri olduğunu kabul edişini görüyordu.Shire'da ranini'nin sofrasında kahvaltıyı görüyordu.Dostu Taco ile konuşurken görüyordu kendini.Nargothrond'ta verdiği yemekleri,dostluğu görüyordu.Arien'le ilk o zaman tanışmışlardı.Ve Felagund Finrodla kadim dostluğu görüyordu.Sona gelindiğinde yanında olan kadim dostunu.Sınır muhafızlarıyla birlikte ypılan kahramanlıkları.Glorfindeli görüyordu.Gladiator_real ve nice dostla yapılan kamp ateşi başındaki sohbetleri görüyordu.Darklarla yeşil orman mücadelelerini,SAVAŞÇI ile cesaret gösterilerini.Büyücü Morgothhh ile mücadelesini,korsanlarla savaşlarını,Ve Ateşten bir varlığa dönüştükten sonra yaşadıklarını görüyordu.Ateşe her bakışında kopuk kopuk görüntüler geçiyordu gözünün önünden.Feanor anılara çok gömüldüğünü ama varlık sebebinin bu anılar olduğunu iyi biliyordu.Şimdi kadim Kütüphane’yi düşündü o dar koridoru,alevlerde gelecek yoktu,göremezdi.Arien’e yardım edemiyordu.Niennadan ona yardım etmesini istemişti.Ve zor anında ona yol göstereceğinden emindi.Elfler için çok önemliydi bu Vala.Savaşların ardından onların yas,keder,acı ve gözyaşlarında yanlarında olmuştu.Şimdi gözyaşı dökmüş olanların yanında olacaktır.Feanor yineler “Nienna Arien’e bir şey olmasın yeter.Benim yaşamam o kadar önemli değil..” .Bunca duayı dinleyen Nienna Kadim kütüphane’nin derinliklerinden Arien’e ulaşan bir şarkı söylemeye başlar.Şarkı, karanlıkta olanların ruhlarına güç katmaktadır ve yaşam hakkındaki büyülere ulaşmasını kolaylaştırmaktadır.Yaşayanların gözyaşları ile örülmüş bir şarkıdır bu ve karınlık koridorlarda bir ipucudur.Bilge elinde harita ile beklemektedir.Kadim ve çok ağır yaşam büyülerinin nerelerde bulunabileceğini gösteren bır haritadır bu..Bilge şarkıyı duymuştur ve gelecek biri olduğundan emindir.Kralın ölümünden beri bu dehlizlerde çalışmıştır ve güçlü bir ruha sahip bir büyücünün başarabileceğini bildiğinden onu orada beklemektedir…….

Arién: Etraf o kadar sessizdi ki, Arién için her adımında bileklerine dolanan cübbesinin hışırtısı sanki gök gürlemesi gibi geliyordu... Kütüphanenin gizli bölümlerine doğru ilerlerken hafifçe etrafında dolanan soğuk havayla ürpererek adımlarını hızlandırdı.. Nereye gitmesi gerektiğini bilmiyordu genede ilerlemeye devam etti. Ruhuna dokunmaya çalışan farklı güçleri hissedebiliyor, kulağına fısıldanan cezbedici vaatlerle dolu sözcükleri duyabiliyordu...
Soğuk ve ıslak hava tenine yapışır ve Arién'in nefes alışını güçleştirirken Elf koridorun ilerisinden yayılan ışığı görerek cesaretini yeniledi... Işık hafifçe aralanmış bir kapının ardından geliyordu. Elf kapıyı ittirirken ışık etrafını sardı ve Arién havanın hafiflemiş olduğunu fark etti. Artık rahat bir şekilde nefes alabiliyordu. Tereddütle karanlık koridoru tamamen dışarıda bırakarak içeriye doğru bir adım daha attı..
CursedFeanor: Beklemek Sonucunun ne olacağı belli olmayan bir çabaydı Arien'inki.CursedFeanor beklemek zorundaydı şimdilik.Gelecek bir haberi beklemek bir söz duymak,sessizliğin kırılması.Beklemek.Yüzyılların içinde kaybolmak alevlere bakmak ve beklemek........
Bilge içeri giren büyücü cüppeli Arien'i görünce pek fazla şaşırmamıştır.Zaten aynı gecede CursedFeanor'un ruhu onu ziyaret etmiştir.Zamanı geldiğini bilmektedir.Çalışma masasında son bir iki not yazar.Artık hazırdır.Ancak karşısındakinin buna hazır olup olmadığını anlamanın bir yolu vardır.Elinde şamdanla Arien’e yaklaşır.Arien adeta bir testten geçtiğini anlamıştır.Bilghe gri-mavi gözlere bakar ve ruhuna açılan pencereden kuvvetli biri olduğunu anlar.Daha önceden de güçlü büyüler yaptığı bellidir.Ve bilge masaya dönerek parşomeni Arien’e uzatır.”İşte yılların çalışması burada .Hayata dair büyü kitaplarının yerleri.Hangi sırada gideceğine sen karar vereceksin.Ve CursedFeanor’u hayata döndürmek için ateş maddesi üzerinde yoğunlaşmalısın.Gördüğüm kadarıyla hayata yakın,hisleri hala var ve ateşten bir varlık olarak aramızda.Seçeceğin büyüler bu yönde olmalı.Ve unutma bütün bu büyülerin üstünde olan sevgi ve saygı.Hayata bizi bağlayan iki önemli öğe.Bu büyüleri uygularken kendini test edeceksin aynı zamanda,güçlü olmalısın,sevgi ve saygıya inancını sürdürmelisin.hayatla bağları böylece koruyabilir yeni bağlar oluşturabilirsin.CursedFeanor’un bu bağlara ihtiyacı var,hepimizin olduğu gibi.Bana sormak istediğin soruların varsa dinlerim ve yanıtlamaya çalışırım.Ben buradayım bir süre daha.İşte harita al büyücü dostum…”Bilge beklemektedir,ihtiyaç olduğunda orada olmak istemektedir……

Arién: Kadim kütüphane Arién yaşlı bilgeyi dikkatle dinledikten sonra kendisine uzatılan parşömeni aldı. Önünde uzanan zorlu çalışmanın tahminlerinden bile öte olacağını yaşlı adamın derin gözlerinde görmüştü ama bunu denemek zorundaydı. Cursed Feanor’un öte tarafa geçtiği o karanlık günde, korsanlarla yapılan deniz savaşında bulunamayışı için asla kendini affetmemişti… Bilgeye bakıp cesaretle gülümsedi ve “Her şey için teşekkür ederim” dedikten sonra arkasını dönüp kendisine huzur veren ışığın hakim olduğu o küçük odadan ayrıldı. Koridorda kendisini bekleyen karanlık bu sefer üzerine kapanmamıştı. Elf kendisine verilen haritayı takip ederek en derin sırların saklandığı kısımlara giden yol boyunca ilerlemeye başladı. Vardığı yer tahmininden oldukça farklıydı. Unutulmuş bir yerden çok öte canlıydı. Kenarları maharetli cüceler tarafından işlenmiş taş bir şömine Elf içeriye adımını atarken alev almış, duvarlardaki unutulmuş zamandan kalma eski büyüyle işlenmiş rünler parlayarak içeriyi hafif bir ışıkla aydınlatmıştı. Etrafta tek bir toz zerresi bile yoktu…
Elf parşömende yazanları bir kez daha okuduktan sonra bahsedilen kadim kitapları zorlanmadan buldu…
Nihayet saatler sonra Elf şöminenin karşısındaki koltuklardan birinde oturmuş yanındaki sehpanın üzeri seçtiği kitaplardan oluşan küçük bir yığının üzerindeki ilk kitabı alarak çalışmaya başlamıştı…
Evet Bilge haklıydı ateşi çalışmalı onu araştırmalıydı ancak hava olmadan ateş olmazdı ve bir şekilde yapması gerekenin onunla bağlantısı olduğu hissinden kurtulamıyordu..
CursedFeanor: Şöminenin başında bekleyen eski bir kral, ya da ondan geriye kalan bir ruh,Ateşten bir varlık.Şimdi gözünüzün önüne getirin yılların çalışmasını, nasıl da hüzünle beklemektedir,içinde bir umut evet ormanda bir gezintidedir.Sevdiğine koyduğu isimi tekrar etmekte kimi zaman alevlere kimi zaman yıldızlara bakarak tekrar etmekte”Elenhaira,uzak yıldız seni seviyorum” ve sonra duası aklına gelmekte Nienna Elenhaira’yı ve dostlarımı koru”.Kadim kütüphanenin dehlizlerinde çalışan bir büyücü.Arien dostu için kendini tehlikeye atmaya hazır,gözyaşını katmış bu işe.Bir bilge adı belli değil çıldırmayı göze almıştır kralı için.Bir hikaye anlatıcı,büyücü Kütüphanedeki odalardan birinden OrtaDünya'yı izlemekte,telepati kurmakta ve hikayeleri okumakta dinleyenlere.NargothRond’ta Erlondor kılıcı beklemekte,ne zaman geleceğini bilmese de.Xanth diye bilinen bir paladin ,güçlü savaşçı atalarıyla konuşmakta kamp alanında beklemekte.Kılıç yere saplanmış beklemekte,laneti ve iyilikleriyle beklemekte.Fairy hayallerle baş etmeye okuduğunu çözmeye çalışmakta,kimbilir neler yazılıdır o parşomenlerde, Xanth'ın kamp alanının dışında ölü savaşçılar görülmekte;kılıcın lanetine kananlar,kurtulanlar için ne mutlu.... buraya hakim bir tepede kamp kurmuş SteelHeart kumandasındaki paladin ve şövalye grubu.Güneyden gelmiş ve kılıç için beklemekte.Xanth'ın kamp alanından ayrılan prens Wenthorn ve kuzeye doğru takip edilişi.Kuzeyde kazanılmış bir savaş ve aşklarını yaşayan iki elf:IronFist ve Elvenil sınır muhafızları.Salonlarda dans eden elfler,ormanı ruhunun derinliklerinde hissedebilenler.Quenya dilinde yazılanlar,Ormanda yanan ateşler konuşulanlar,yazılanlar, gözyaşı ,sevinç,keder,mutluluk hayata dair şeyler.Evet şimdi ormanda gezinti zamanı dostlar anılar ve şimdikiler geleceği inşa edecekler………
Arién: Kadim kütüphane... Elf o kadar uzun zamandır kitapların arasına gömülmüştü ki artık gözlerini güçlükle açık tutuyordu.. Acaba dışarıda gece çökmüşmüydü, yoksa yeni bir gün mü doğuyordu.. Ateşten bir varlık olan Cursed Feanor bir kez daha doğan güneşin dokunuşunu teninde hissedebilecek miydi..
Dikkatini okuduğu sayfaya yoğunlaştırmaya çalıştı.. Sadece bir kaç saniye daha.. Hayır.. Elf ayağa kalktı, dışarı çıkmalıydı. Düşüncesiyle birlikte şöminenin yanında açılan bir kapı ona dışarının taze havasını ulaştırdı..
Kapı büyülü bir geçit olmalıydı. Arién gülümsedi, dışarı çıkmak için tekrar o karanlık ve kötücül koridorlardan geçmek zorunda olmadığı için minnettardı.
Kapıdan duraksamadan geçip gün ışığına doğru ilerledi ve dışarı çıktığında olduğu yerde donup kaldı.. Burası Kadim kütüphanenin dışı değildi.. Burası başka bir yerdi. Arkasını döndüğünde dışarı çıktığı kapının artık orada olmadığını gördü. Merak dolu bakışları çevresini incelemeye başladı. Koyu yeşil gür çimenler ayak bileklerine kadar geliyordu. Ve ağaçlar... Elfin hayatında gördüğü en uzun ağaçlar bunlar olmalıydı... Işığın bir dantelden geçer gibi orman zeminine düşmesine neden olan yeşil yapraklardan oluşmuş çatıya nefesi kesilerek baktı... Burada kendisini bir hobbit kadar küçük hissediyordu. Yabancı olduğu bu yere nasıl gelmişti, neden buradaydı.. Kılıcının güven veren varlığını hissedebilmeyi istediğini farketti ve etrafına görünmez bir koruma kalkanı oluşturup yabancı topraklarda yürümeye başladı...
CursedFeanor: Yıldızlar yavaşça ortadan kayboluyordu.İlk önce uzaktaki yıldızlar gider Feanor ardından seslenir “Elenhaira,bir gün beraber olacağız,ne zaman bilemiyorum.Ama şimdi geceye kadar elveda” sonra yakındaki yıldızlar uzaklaşır ve kaybolurlar birer birer.En sonunda güneşin aydınlattığı doğuya bakar kadim Kütüphanedeki geniş pencereden.Güneşin doğuşunu görebilmektedir.Gece bitmiştir zaman dolmuştur.
CursedFeanor orada görünmesinin ve hissedebilmesinin sebebinin sadece dostları olduğunu biliyordu.Onlar yıldızlarla özdeşleşmişti onun için.Ama şimdi gitmişti yıldızlar.Bir süre öncesine kadar sadece aralıklarla görünür olabildiği zamanları hatırladı.Birinin ateş yakması için beklediği zamanları.Ateş yakılınca güçleniyordu ve fani dünya ile iletişim kurabiliyordu.Ama geçen gece yıldızların altında fani duyularını bile hissedebilmişti.Rüzgarı,ormandaki çimenleri,kurumuş yaprakları Yeşil ormanı içindeki dostlarıyla yaşamıştı.Çünkü yıldızlar yakınlaşmıştı.Şimdi ise eski gücünde değildi sadece bir ruh olarak dolaşıyordu.Güneş salonun doğu pencerelerinden içeriyi ısıtmaya başlamıştı ama Feanor hiçbirşey hissetmiyordu.Sırtını pencereye dönüp şöminenin başına gitti.Ve o anda ateşin sıcaklığı vücudunu ısıttı.Hisleri hala vardı ama sadece ateşe karşı.Bunu çözmek çok zordu artık düşünemiyordu.Ve sadece ateşe bakmaktaydı hiçbirşey yapmadan,düşünmeden.Adeta onun ısısına sığınmıştı,anılara sığınır gibi………..
Arién: Kadim kütüphane Elf yere düşürdüğü kitabı dikkatle alıp masanın üzerine bıraktıktan sonra hızla ayağa kalktı. Cursed Feanor'u bulmalı onunla konuşmalıydı.. Onun en canlı hatıralarını öğrenmeliydi, en çok düşlediği zamanları ve.. ve belkide onun için yaşanmış özel bir anıyı tekrar canlandırabilirse ... Düşünceleri heyecanla çılgın gibi kafasının içinde dönerken ne koridorların karanlığını nede gelirken duymuş olduğu sesleri farketmedi bile... Hatta öyle heyecanlanmıştı ki kadim kütüphaneden öylece çıkıverdi. Kılıcı ve oraya geldiği kıyafetleri almadan..
Düşünceler içinde yürürken Cursed Feanor'u bulabilmek için ormanda bir gezintideydi Arién...
CursedFeanor: Arien'in Kütüphane'den ayrıldığını genç Calimacala farketmişti.Hemen CursedFeanor'a haberi iletmek üzere bulunduğu salona girer.Şöminenin başında bekleyen varlığa tüm saygısı ile selam verir ve "Lady Arien,Kütüphane'den ayrıldı lordum,ayrılırken çok heyecanlıydı sanırım bir sonuca ulaşmış olmalı" Cursedfeanor genç elfin omzuna dokunur ve "Herşey için teşekkürler genç dostum şimdi O'nunla konuşmaya gidiyorum,ışık seninle olsun" der ayrılırken son bir kez daha alevlere bakar.Artık istediğine karar verme zamanı gelmiştir.Arien'in kendisini daha fazla tehlikeye atmasına izin vermeyecektir.Ve izlerini takip ederek onu kütüphane'den uzaklaşan bir patikada yakalar.Ateşten bir varlık olduğundan hızlı haraket edebilmektedir.Arien'in yanına vardığında gri mavi gözlerinden sormak istediğini anlar."Benim için hayat mı? Evet Lady Arien,çabalarınız için teşekkür etmek istiyorum ve bir sonuca ulaştığınızı tahmin ediyorum.Ben de bir sonuca ulaştım.Kendimi sorguladım.Ve ateşte gördüklerim bana yetti.Saf,tasasız bir hayat Bahar Şenliklerinin olduğu,şarkıların söylendiği,yurdumuzun sadece bize ait olduğu,aşkın yaşandığı ilk gençlik yıllarını özlediğimin,hayal ettiğimin farkına vardım.Valinor'daki sevdiğim Elanhaira bir başka Bahar'da yanımda olabilir belki kimbilir.Hayat sorumlulukları ile alınması gereken birşey ve bir hayatım daha olacaksa savaşları da kabul ediyorum.Morgoth'la sonuna kadar mücadeleyi de.Evet tek bir isteğim var .Bu güneşin altında Yeşil Ormanda bir şenlik, kim kaldıysa herkesin birkaç kelime konuşması.Artık hüznü taşımakta zorlanıyorum.Evet benim için bir şenlik kim gelir?" Etrafına bakar ve sonbahar olduğunun farkına varır CursedFeanor ve tekrar Arien'e dönerek "Sadece basit bir ateş başı sohbeti de olur " der gülümser ve üzüntü ile kadim bir ağaca yaslanır....
Güneşin son ışıkları yavaşça çekilirken akşam ile gece arasında bir vakit hiçbir şey söylemeden geçer.Ve yıldızlar yavaşça parlamaya başladığında Cursedfeanor Arien'e şunları söyler "Duyuyor musunuz müziği lady Arien.Bazen ne kadar da sakin,bazen ne kadar fırtınalı.Bu müziğin hikayesi nedir acaba.Bizim gibi bu şarkıların da bir hikayesi olmalı öyle değil mi?" Sonra Arien'e bakar ve hiçbir şey duymadığını fark eder.Bu müzik boş salonlardan gelmektedir,hayal gibidir ölümlü değildir.Sonsuzluk.Sonsuzluk içinde çalınan bu müziği duyması için CursedFeanor Arien'e notaları söylemeye başlar ve olmuştur artık o da duyabilmektedir.Piyano'nun sesi elfleri salonlara çağırmaktadır.Ama henüz vakit erkendir daha tüm yıldızlar ortaya çıkmamıştır.Notalar notalar tanıdık bir müziği oluşturmaktadır.Elfler için yazılmış hayata dair bir müziktir.Sonsuzluğa gidenlerin dinlediği bir müziktir bu.Ölümle yaşam arasına sıkışanların yada ölümü anlayanların duyabileceği bir müziktir.Piyanodan çıkan notalar sihirlidir.Kalpleri fethetmektedir.Sonsuzluğu anlamaya çalışanlar için yazılmıştır bu notalar.En yüce duyguları hissetmek tekrar tekrar dinlenmek için yazılmıştır.Ve elfler dinlemektedir.Görüşemeyen arkadaşlar,dostlar,sevgililer birbirini dinlemektedir.Ne kadar büyük dahiler vardır ki bu müzikleri bestelemiştir.Feanor artık yıldızlara bakmaktadır."Elenhaira,seni seviyorum" diye mırıldanır kendi kendine.Ve müzik devam eder,sonsuzluk gibi sarmalar dinleyenleri.Fırtınaları yaşatır,bazen yumuşak bir şekilde ruhunu okşar ve müzik devam eder.O anda piyano konuşmaktadır adeta ve dinleyenlere bir mutluluk,ve hüzün arasında sonsuzluğu anlatmaktadır.ve Müzik devam eder......
Ölesiye Korkuyorum. (ormanda bir gezinti devam)
İşte yine gece olmuştur.Elenhaira şimdi o kadar uzak değildir.Müzik tanıdıktır.CursedFeanor yanındaki dostu, elf ladysi Arien'den özür diler ve yavaşça gitmesi gereken salona doğru gözden kaybolur.
Şimdi karar zamanıdır.Ne yapması gerekmektedir.Elbette katılması gereken bir dans vardır.Ancak hayat yada herneyse hangi yönde akarsa onun için bir parça mutluluk getirecektir.
Sorular cevap veremediği içini kemiren cinsten şüpheler.Bir gün Morgothhh'un dediği gibi şüphe içimizde.Hayır bildiği birşey vardır Elenhaira'ya olan aşkı.Dostlarına sevgisi.Gerektiğinde hayatını feda etmesi hangisi için olursa olsun.Aşkı ve sevgisi onu yıldızlara yakın duruma getirmişti yine.
Salonda,evet bu unutulmuş müziklerin çaldığı salonda birkaç dostunu görecektir.Hayret tek fani olmayan kendisi değildir.İşte o zaman anlar doğru yoldadır.Mandos'un soğuk salonları bazılarımız için yeterli değildir.Gecenin sonunda prangalarla götürülebilir miydi,bu isyanın sonu neydi?Tam bunları düşünürken uzak yıldız Elenhaira belirir salonun merdivenlerinden birinde ve konuşmalar biter.Müzik dansa davet eder onları,elfleri.Feanor dostlarını selamlar ve ladyi karşılamaya gider.Saygısını gösteren selamdan sonra ladynin elini tutar.Bir süre yürürler dans için yer almaktadırlar.Feanor tüm içinde dolanan şüpheleri haykırmak istercesine konuşur: "Ölesiye korkuyorum Elenhaira,bu dans bitecek ve en uzaktaki yıldızı bir daha göremiyeceğim belki,belki bizi sonsuza kadar ayıracaklar,ya da tek göreceğim boş bir dehliz olacak seni görmek için gökyüzüne bakmak istediğimde.Yanlışsa yolum söyle savaşayım kendimle, isyanımı bastırayım.Bir işaret ver bana"
Elenhaira'nın cevabı kesindir "Benim Feanor'um neyse odur.İsyanının haklı sebepleri sonumuzun nasıl olacağını bilmesem de bana güç veriyor.Evet, cesaret Lordum unutmayın benim görüntüm sizden asla alınamaz.Yol doğru mu?Benim için bunun önemi kalmadı.Niyet yeterli.Ufak hesaplar elfler için değil.Biz bunun sayesinde biraradayız.Sonsuzluk sonsuzluk......"
Ve dans ederler sonsuza kadar onlardan alınamayacak anları yaşarlar yine o gece.Müzik bittiğinde Elenhaira ve diğerleri gittiğinde sabah olmak üzeredir.CursedFeanor yalnız kalmak zorundadır.Alevlerden oluşan bir görüntü camda gördüğü kendi aksi.Ona tekrar geçmişi hatırlatır.Hatalar yapmış mııdr?Tekrar tekrar sorar?Büyük bir hata yapmamak için düşünmektedir tekrar tekrar.Hayır kararlar verilmektedir bir bir ve hata sadece kendinde değildir.Valar’ın içinde onu anlayanlar vardır mutlaka.Ama o Mandos’un salonlarına gitmeyecektir,ölesiye korksa bile kararını vermiştir.Tekrar tekrar ölse bile yaşamındaki isyanlardan vazgeçmeyecektir.Morgoth ve onun gibiler yok olmadıkça,elfler huzur içinde yaşamadıkça, toprakları güvende olmadığı sürece. Sözünden dönmeyecektir.Uzak yıldıza bakar Feanor yeni gün doğarken,ilk giden o olacaktır.Ormanda gezinti sürmelidir,onun umudu sadece bundadır.Yapılacak pek fazla bir şey kalmamıştır.O kış günlerinde hayatı aramaktan başka…..

Şimdi ne kadar uzak ve ne kadar soğuk
İçinde yaşadığı dünyanın açıklamalarının yetmeyeceği,bir grup ruhun ümitsizce bir kılıcın etrafında döndüğü Xanth’ın kamp alanı gelir aklına.Güç,ne için bunca çaba.Daha iyisini istediğimiz için yada kötüsüne katlanmanın imkansız olduğunu düşündüğümüzden.’Bence’, diye düşünmeye devam eder….Bence yeterli güç en iyisi.Neye yeteceğine karar vermek zor.İşte hayaller ve gerçeğin çarpışma alanı.Gerçeklerin, hayallerden biraz daha fazla alanı ele geçirdiğini gördüğümüz zaman, bir seçim yaparız.Daha fazla güç için mi çalışmak yada bu zaten olamazdı deyip hayallerden bir kısmını ertelemek veya sonsuza kadar başkaları ile değiştirmek.Sonsuzluk biraz yanlış da olabilir.Eğer gücü bulursa belki tekrar eski hayallerinden kısımlar canlanabilir pek tabii ki.Şimdi kendisi için hayallerin değerini sorgulayanlara hayranlık duymaktadır.Evet her şeyin hayallerindeki gibi olamayacağını bilenler gücün ne demek olduğunu bilenler olduğuna kanaat getirir.Peki hayaller kötümüdür,hiçbiri gerçekleşmez mi?Gerçekle bağları olduğu sürece ve olamayacağını bildiğiniz halde gerçek dünyaya zarar vermedikçe onlar bir hedeftir,hayalin gerçekle bağı kurulmuştur.Güç savaşı yapılır.Kazanılır,yaklaşılır, uzaklaşılır ve gerçek oluşur.Tüm bunların dışında bir de bizi rahatlatan güzel ama imkansızlar vardır.Onlar gerçek dünyanın kuralları ile açıklanamaz hayallerdir ve olmaları gereklidir.Bazen kaçış gereklidir.
Buz gibi bir günde,her yer karla kaplanmış iken hayatı aramak mümkün müdür.Evet o salondan ayrıldığında Yeşil Ormanın güzelliğine hayran kalmıştır.Ağaçlar beyaz dalları ile bir resim gibidir.Kimsenin ulaşamadığı yüksek ve görkemli dallar.Ancak bir yaprak olsa ulaşabileceğiniz uzaktaki noktalar.Ama yaprak olsanız bile zaman yanlış kimsenin ulaşamayacağı yerlerdir bu dallar.Hayata dairdir orman.Hayalindeki hayat olmasa da burada beklemesi gerektiğine emindir.Nargothrond veya başka bir yer değil.Yeşil Ormanda gömülmüştür.Böyle hayal etmiştir çünkü.Dostu Felagund Finrod bunu sağladığı için O’na minnettardır.Ve şimdi hayatı tekrar arayan bir Mandos karşıtı.Kim,neden,nasıl bulabilir ki hayatı.Acaba bunu istemek yeter mi.O karanlık koridor’da ulaştığı sonuçlar güzeldi.Hatırlamaya çalıştı.Sevdiklerinin yüzleri geldi gözünün önüne,kendini biraz daha zorladı ve saygı duyduğu çalışkan insanlar onların yanındaydı.Ve şimdi kendini sorguluyordu.Şimdi ne kadar uzak ve ne kadar soğuktu.Hayata dair düşünceler karların üstünde yürüyen bu adama acı da vermeye başlamıştı.Evet yeterince çalışmış mıydı?Yoksa akıntıda sürüklenmekten kurtulması imkansız mıydı?Elinden geleni yapmış mıydı?Bunları ancak elfler ve dostları söyleyebilirdi.
Düşüncelerle yürürken eski boş bir flet gözüne çarptı.Merdivenleri tırmandı ve burayı hatırladı Finarfin Hanedanı yüzüğünü aldığı gün aklına geldi.Demek dostu Felagund Finrod O’nun çabasını ve yaptıklarını anlamıştı.Tabii hatalar mutlaka vardı ama denemişti.Sonra fletin balkonuna çıktı.Buradan yüksekteki Kütüphane,Salonlar ve birkaç flet görülebiliyordu.Evet dostu Arien de O2nun hayata dönmesi için riski göze alıp Kütüphane’de derin karanlıklara dalmamış mıydı?Demek değersiz değildi.Ölümüne üzülenler olduğunu duymuştu.Gün ilerliyordu şimdi sadece o fletten Yeşil Orman’ı izliyordu.İki avcının aşağıdan geçtiğini görebiliyordu.Elfler bu topraklarda dolaşmaya devam ediyordu.Bir süre sonra kütüphanenin önünde yaşlı bilgelerden birini görmüştü.Onlar tarihi yazanlardı,onlara hayrandı.Bir süre daha etrafı izledi karda yürüyen Yeşil Orman halkını ve yolcuları gözledi ve fletin iç kısmına geçti yine.Tekrar düşünceler….
Bir dediğim ötekini tutuyor mu?Kendi kendime sorular sormam doğru mu?”Bak yine yaptım” diye bir cümle dökülüverir tekrar düşüncelere dalarken.Ama tekrar düşüncelere dalmak gereklidir onun için bir önceki ile birbirini tutması bu kadar önemli midir?Eğer üst üste tuğlalar koyup beğenmezsek yada sadece unutursak yıkıp yeniden dizmeye benzemez mi bu.Yenisinin daha iyi olduğunu kim söyleyebilir.Bu yüzden yazmak mı gereklidir?Ama bazı düşünceler tecrübe ile yani güçlü bir harç ile yapılmış olduğundan yazıya bile ihtiyaç duymadan unutulmazlar içine girmez mi?hayır anlamak için çaba harcama dostum.Kendini sorgulamak devamlı yıkım devamlı yıkım.Ama başkası yıkacağına sağlam olmayan binaları ben yıkarım daha iyi değil mi.Sonra yazarım küçük paragraflar ve gerektiğinde tekrar yıkarım öyle değil mi?Beyninde sorular ona bir şeyi anlatıyor gibiydi.Evet sıkılmıştı.Başkalarının onun yaptıklarını ve ördüğünü düşündüğü bina duvarlarını yıkacağından bu kadar korkmamaya karar vermişti.İsterse iki cümlem tamamen farklı düşünceleri temsil etsin isterse karmaşa olsun.”Benim için fark etmez” yeter ki korkulardan kurtulayım ve bir ucube de olsa yaratayım.Evet sen çok bilen haydi şimdi es ve bir rüzgarınla yık yaptıklarımı.Korkmuyorum evet şimdi çok rahatım işte eğer altında kalmazsam bu yapıların yeniden kuracağım krallığımı.Fletin içinde gün geçer gider.Akşam vakitleri yaklaşmıştır.”Ama dur dur daha bitmedi ki” sürekli düşünmektedir yeni yeni yok sonra eski ve oradan buradan karmakarışık…Ve hepsi aklında.
Bu dünya ile açıklaması güç şeyler evet boyutlar arası bir yolculuğa çıkar şimdi.Herkesin gerçek diye ortaya attıklarına inanmamaktadır.Hani gerekli olduğunu söylediklerim vardı ya hayallerden işte onlardan bir alternatif dünya kurmaya karar verir o an için.Niye çabalamak gereklidir.Sevdiği işi yapmak herkesin hakkı değil midir?Yada bu sevgi hayal midir?”Bilmiyorum şimdi yazmak istiyorum” der masadaki kağıda yaklaşır ve kalemi eline alıp karalamaya başlar. Şimdi bu gece bir dans yokken yıldızlara bakarak flette yazacaktır.Evet bu gece Elenhiara bulutların arkasındadır.Orta Dünya’yı düşünmek gereksizdir. Yazacaktır bir hikaye,bir geçek,bir hayal,bir yalan ne olursa olsun yazacaktır.Ve gece bittiğinde o flette bırakacaktır bunları.Birgün birisi okursa,herkes bu garip şeyleri kim yazdı acaba dese bile o bunları yazacaktır…..

İlk Gençlik
Yazdıklarını atmayı düşünür bir an.Sadece bir sürü saçmalık gibi görünürler ama bu benim diyerek vazgeçer.Yazmayı sürdürür.İlk gençlikte yaşadıklarını düşünür,duygularını yazar.O ilk günler yalan söylemez.Gözleri dolu doludur şimdi ve birkaç damla bir anda düşer yanaklarından.Ah ilk gençlik,ne kadar da umursamadan yaşanmıştır.Onun elinden tutup güneşin aydınlattığı kırlarda koşulmuştur.Yoruluncaya kadar gülünmüştür ve bir öpücük sonra bir diğeri.
Ormanın sınırlarında dolaşılmıştır,dünya sanki gençtir devamlı onlara gülümsemektedir.Daha güzel olacak bir diğer gün ve daha da güzel olacak her şey demektedir.Şimdiki mutluluktan daha fazlasını vereceğim size ve sevgiler sonsuzluk gibi olacak hiç bitmeyecek.Soğuk kışlar bile sıcacık kalplerle geçecek sizi koruyacağım,kimseden tek bir söz gelemeyecek size.Tüm karanlıklar uzak duracak sizden.
Elflerin inşa ettiği yapılardan birinin penceresinden bakacaksınız ve yanınıza o gelecektir ve bir öpücük.Dışarı çıkıp onunla koşmak isteyeceksiniz.
Evet gözyaşlarını siler ateşin ruhu.Bunlar ilk gençlikteydi.Sevginin tam anlamıyla onu sardığı bir zamandı.Karanlığın getirecekleri sadece kitaplardaydı,bilenler biliyordu.O kadar çok yazıldı ki.Bildikçe mutluluk azaldı yada şekil değiştirdi, sorumluluklar üstüne eklendi.Ve savaşlar…. Biri bile yeterli,saldıranlar sizden her şeyinizi ister ve sonunda kazandığınızda mutluluğu korumuşsunuzdur.Bunu bilirsiniz,sevdikleriniz güvendedir ama bir diğer savaş için de hazır olmasınızdır.Bu sorumluluktur…
Tekrar ilk gençlik,sizin bilmediğinizi bilen birini dinlersiniz.Elflerin destanlarını anlatmaktadır.Kendinizi onların yerine koymakta zorlanırsınız.Onlar sadece kahramanlardır,hikayelerde yaşarlar.Oysa sizin yaşadığınız ne kadar da gerçektir.Bir müzik,hafifçe duyulan,tanıdık.Onun sesi bir müziktir.Onun sözleri ruhunuza işler.Unutmaktan korkarsınız sadece.Ama ilk gençlik size anlatır devamlı gerçek hikayenizi.Kitaplarda olmayanı,sizinkini…

Şimdi daha zor ve daha kolay
O yılları hatırlamak yeterlidir zor olanları atlama isteği için.Hayat kırlarda dolaşmak,üretmek,resim yapmaktır.Her tonda sarı,masmavi gök yüzü.Baharın çiçekleri,kırmızı meyva.Müzik tabii ki devam eder.Canlıdır herkes ve mutlulukla çizilir boyanır günler.
CursedFeanor kağıda dökmektedir şimdi bunları.Ama aklındakileri nasıl anlatacağını tam olarak bilememektedir.O bir yazar değildir.Sadece denemektedir.Görüntüler geldikçe yazmaktadır.Geçen onca savaştan ve yaşanan onca acıdan sonra bunları hatırlamak daha zordur.”Ama nasıl unutabilirim ki “diye devam eder yazmaya
Yine kırlar…Çiçek toplar onun için.Yanına geldiğinde hafif rüzgarda dalgalanan ipek saçları görür.Yanına gitmekte tereddüt eder bir an.Biran öylece izler sonra fark edilir ve çiçeklere bakarlar.Uzatır büyük bir itinayla sanki büyüye büyü katmaktır.Kız içlerinden seçtiğini saçına takar.Güzel sözler,gerçekten duyulması gerekenler ve hatta şiirler söylenir.Gülerler mutlulukla,dolaşılır tasasızca…
Dinlenmek için durduklarında oturduklarında çiçeklerin arasındaki sarı yeşil çimenlere, müzik biraz yavaşlar başını dizine koyar ve gözlerini bir an kapatır Feanor.Aşkı söylemektedir şimdi eski elf melodisine eşlik ederek.Feanor’un saçları okşanır.Nefes almak ne büyük bir zevktir.Anlatılamaz
Şimdi daha kolay o savaşları anlatmak.Sadece sevdiğin her şeyi düşünmeye çalış.İşte biz bunun için savaştık.Şimdi daha zor ve daha kolay karanlık bir gecede bu kağıda yazmak olup biteni………

Çok mu geç
Yazmaya devam eder.Sonra o tanıdık ses duyulur.”CursedFeanor,CursedFeanor ormanda bir gezinti için çok mu geç…” Sonra yine sessizlik.Feanor gülümser ve eskiye dair olanı yazmayı sürdürür.
O zaman,iki ağacın ışığı Valinor’u aydınlatırken dertler uzak iken…Gözlerinin içine bakarken,Sihirli bir dünya yaşanırken,narin yüzünde ellerimi dolaştırırken ve öperken dudaklarını hiçbir şey için geç değildi.
Şimdi ise sadece bir umut Bahar’a dair.Belki çok geç ”bilemiyorum” ama “deneyeceğim”
Sevgilinin yüzüne dokunuşları,tatlı bir meyva,güzel bahar dalları,çiçekler yumuşak bir müzik,hafif rüzgar mutluluk.Tekrar istemek suç mu?Bunca güzellik bir arada olur mu yeniden.”Ahh Valar” niye?Korkunç olanları anlatmak istemiyorum.En azından şimdilik.Bu gece yeterince karanlık.Kalbimin derinliklerindeki ışığı yazıyorum şimdi….
Belki de hiç umut beslememeliyim,o güzel günleri hatırlamak bile yeterli olmalı belki de.Tanrılar bu nasıl bir müzik böyle,adeta beni ele geçiriyor.Tüm sırlarını yaz,içini dök,yaz ki canlansın Ogünler tekrar demekte sanki.Bu müziği kim yapıyor böyle yoksa sadece ben mi duyuyorum.İmkansız yazamam ki.Buna gücüm yetmez.Bu dövülecek bir kılıç,işlenecek bir mücevher ya da kazanılacak bir zafer değil.Yine de elimden geleni yapıyorum.Müziğe layık olmaya çalışıyorum.
Gözlerine bakıyorum şimdi,hayatı görüyorum.Bazen donuklaşıyorlar adeta ayrılık gibi.Ama sonra canlanıyorlar tekrar birlikteyiz işte der gibi.Çok uzun bir yolculuk bu.Gözlerde yolculuk yaşam gibi.Ve yaklaşıyorum sen benim gözlerime ben seninkilere yaklaşırken müziği dinlerken ve Valinor’da iki ağaç günümüzü aydınlatırken.Ciddiyiz hiçbir zaman olmadığımız kadar.Önümüzdeki tehditleri hissedercesine.Gözlerimizde gördüklerimiz yeterli gibi bize.Ve öpüşüyoruz öyle bir duygu ki herkese haykır beni duysunlar demekte.Ama ben sadece sana söylüyorum,Çünkü o an, sadece sen varsın dünyada benden başka.
“Feanor,Feanor” diye seslenir birisi.Uzun zamandır tanıdığı bir ses gibidir bu.Masadan kalkar. Fletin balkonuna çıkar.Ve birini ararmış gibi etrafa bakınır.Bulutlar hala yıldızları kapatmaktadır.Gözleri dolar.”Feanor,şimdi ağlayabilirsin.Ona sevgini bir kez daha gösterdin.Henüz çok geç değil”.Sesin sahibi Nienna’dan başkası değildir.Bir an ağaçların arasında Feanor’a görünür ve tekrar kaybolur.Şimdi gözyaşlarının zamanıdır.Yağmur başlar.Ve tekrar kağıtların başına geçilir….
Saçlarını okşuyorum.Çiçeklerden bir taç yapıyorum sana.Gülüyoruz.Sonra tekrar gözler ve ciddileşiyorsun elimi tutuyorsun “Unutmayacağım” diyorum.”Bu günü hiç unutmayacağım”……..

Lanet bizi sarsa da
Gece sona ermektedir.Şimdi yazdıklarına bir göz atar.Bunlar kral olmadan öncedir.Babası hayatta iken,iki ağaç Valinor’u aydınlatırken.Morgoth ortalıkta serbestçe dolaşmazken.Kılıçlar kınında iken.Evet kalkanlar ve mızraklar taşınmak için yapılmıştı.Tarih yazılmıştı isteyenler Kütüphane’de bulabilirdi.Ama bu kral neler hissediyordu.Şimdi yazmak için bir bahane vardı.Ve yazdı:
“Lanet bizi sarsa da” umudumu kaybetmemeliydim.Morgoth’un etrafta dolaşmasına izin verilmesi büyük bir hataydı.Onun kapımıza kadar gelip bizi zehirlemesine izin vermediğim zamanı hatırlıyorum.Evet onu kapımızdan kovmuştuk.Babamın katilini takip etmememi kim söyleyebilir ki?Gerçek kötülük Valinor’un ağaçlarını yok ederken kim olduğu gibi kalabilir ki.Bir seçim yaptım yeminimi tutacaktım.Morgoth’u sonuna kadar takip edecektim.Bilmiyorum hatalar hatalar evet bunu da lanete bağlıyorum.
Neden sonra Felagund Finrod bir gün Finarfin hanedanı yüzüğünü bana bırakmıştı.Sanırım affetmişti hataları.Asıl suçluyu tanıyordu.Kadim düşmanımızı.Sevdiklerimiz için asıl tehditi.Onursuzca yenilgiyi kabullenmeli miydim?Hiç sanmıyorum.Evet kalkanlar ve mızraklar taşınmak için yapılmıştı.Evet düşmanım öyle olsun,kopacaksa kopsun kıyamet.Asla yakınmayacağım.Ayakta kalmak suçsa ben bu laneti taşıyacağım,ta ki seni durdurana dek.
Şimdi elleri titremektedir ve içinde derinlerde bir soğukluk hisseder,ateşten varlık ruhunun soğukluğu ile titremektedir.Birkaç saniye sonra geçer bu.Ama tekrarlanır.Yazmaya devam etmelidir.Son savaş aklına gelir.Bir korsan, Herumen’e karşı olan…Askerlerinin arasında dolaşmaktadır hazırlıklarının sonu gelmiştir.Ve Nargothrond için çarpışırlar.Bizim olanı korumak için canlarını verirler.Onlar için çok şey yazılmış olmalıdır.
Burada savaşanların bir zorlamaya ihtiyacı yoktu.Onlar ellerindekileri korumak için savaşmışlardı.Bizim olan için.Morgoth o taşlar da bizimdi.Bunu unutamıyordum.Peki o hayalet ne demeye çalışıyordu.İlk olarak Gri limanlarda karşıma çıkan hayalet.rüzgarda kötü yanan bir lambanın alevlerinde ve son olarak Herumen’in gözlerinde gördüğüm “ben”. Evet benim içimdeki benlerden biri miydi yoksa Korkunç bir büyü yada lanet miydi.Bildiğim tek şey benimle uğraştığıydı.İçimdeki çatışmalardan yararlanıyordu.Belki sadece o çatışmalardan biriydi.Ama dur ondan mı korkacağım,yeminim daha büyük değil mi.Korumak için savaştıklarım daha önemli değil mi.”Ben”i korumaktan daha önemli şeyler yok mu?Tabii ki var.Elenhaira benim için gözyaşları dökme.Kılıcını taşıyanların sonu her zaman gelebilir.Üzülme yine birarada olacağız….
Kalkanlar ve mızraklar demiştim işte düşmanım ve dostum sizler için yazdıklarım: Kalkanlar ve mızraklar Eski bir dövüş.Kalkanlar ve mızraklar arasında geçen.O korkunç gürültü, askerler bağırırken mızrakların kalkanlara çarpışı.Kemiklerden gelen ses vücudun tamamını kapsayan varoluşun sesi.Evet ben buradayım yaşıyorum ve bir kalkanla mızrak taşıyorum.Benden en değerli varlıklarımdan biri olan canımı alabilirsin,kalkanımı ve deri zırhımı aşarsan ama benden alamayacağın şeyler var vatan sevgisi,dostlarıma olan inancım,sevdiklerimin hayali.Evet buradayım dostlarımla omuz omuza tıpkı senin dostlarınla omuz omuza olduğun gibi.Hadi o zaman düşmanım kalkanlarımızla mızraklarımız çarpışsın.Ve dünyanın gördüğü her savaştan daha büyük bir gürültü kopsun.Kalkanlarla mızraklar taşınmak için yapıldılar hadi o zaman kıyamet kopsun........
Korkacak bir şey yok... Kalkanlar ve mızrakların sesleri,insanların haykırışları.Savaş işte böyle bir şeydi eskiden kaybeden tarafı düşünmek ne kadar zor.Kazananların insafına kalmış halklar.Ama cesur olmak lazım iyi savaş ki iyi anılasın.Korkacak bir şey yok kalkanlar ve mızraklar taşınmak için yapıldı.
Bir bilge sınıfına anlatırken seni nasıl anılmak istersin?Dostlarına omuz veren birimi olacaksın yoksa insanlarını unutan bir hiç mi.Korkacak birşey olmadığı yalan o savaş anı geldiğinde zaten herşey yalan tek gerçek kalkanlar ve mızraklar ve bir de insanların bağrışmaları.Kemiklerin sesi kan,çığlıklar ama hepsi kısa sürede bitecek.Sonsuzluk.Sonsuzluk kadar sürecek bir utançtansa kalkan ve mızrakları taşıyan olmak istemez misin.Bunun başka bir yolunu bulamadık evet düşmanım korkacak birşey yok,kendini hazırla,yalan senin için belki ama tarihin gerçeği bu göreceksin........
İşte böyle savaşı yazacağım bir gün ,nereden başlanacağını biliyorum galiba.Sondan.Mutlak ölüm veya zaferden söz ediyorum.Artık yenilgiyi kaldıramayacağımız kesin.Çünkü düşmanım beni dinlemiyor.Sadece savaş meydanı ona yetmiyor.Canının dışındaki her şeyi de istiyor.O zaman son elf kalana kadar savaş olsun.Lanet bizi sarsa da teslim olmayalım.Belki bu en iyisi……..
Günlerce yazmak
CursedFeanor bulutların altındaki günlerini yazarak geçirmeyi tercih eder.Aslında bu günlerin ona nasıl ait olduğunu bile bilememektedir.Maskeli balo sürmektedir bazıları için ama Feanor bu kağıtlara döktüğünde içini ,bu onun gerçek yüzüdür.Hiç abartmadan, hiç utanmadan yazılan,içinden geldiği gibi yazılan.Sevgiyi,aşkı,barışı,savaşı neden niçin yaşadığını yazmaktaydı.
Yok olup gitmek de vardı bunun sonunda.Satırların içinde boğulmak.Dibe doğru batmak ve yukarı bakmak denizin yüzeyini görmek nefes almak için yukarı doğru hamle yapmak.Ama elindekini bırakmak mı tercihin bir nefes için.Yada çok mu ağır taşımak sana ait olanı.Paylaşmak gerekli belki de .Denizin tek istediği senden bir parça.İşte bırakırsın değerli olanı kağıda, karşılığında bir nefes.Sonu gelmez bu oyunun her nefes için tekrar anlaşırsın.Ama yazacak bir şeyin yoksa vay haline hiç acımaz satırlar; donuk gözlerle,karşılamalısın ölümü o zaman.
Bazen düşünürüm anıları yazmak şart mı diye.Şart mı nefes almak için eskiyi hatırlamak.Biraz oradan yardım almak.O zaman aklıma gelir,her bir nefes kıymetlidir.Anıların kıymetini anlarım bir kez daha.Varsın bir kısmı kötü olsun,içinde nefes almak zor olsun.Yeter ki gelecekte bir daha olmasın savaşlar.
Birgün yaşamının bir noktasında kıymetimi bileceksin belki.Belki de gülüp geçeceksin ama ben değil yaşam seni zorlayacak yazmaya.Yazmazsan başkalarının satırları arasında eriyip gidersin.Bir tarih kitabında okunacak birkaç satır olursun.Oysa senin istediğin gerçekleri paylaşmaktır.Maskeli balodaki bir oyuncu olarak kalmak isteyenlere acırsın.Sen sıra dışı olan,nefes almak için çabalayan,kalemi tutansındır.
Ve CursedFeanor yazar.Elenhaira şimdi ona daha yakındır.Şimdi içindekileri paylaşmak daha kolaydır.Çünkü o yazmaktadır,kimseye hesap vermeden.İsterse beğenmesinler ister küçük görsünler,korkusu yoktur şimdi boğulana kadar yazacaktır……

Karanlıklar her yanda olsa da...
Yeşil orman,ne kadar kadimsin.Şu müzik bir elfin umudu değil mi?Yaşayan yada yaşamayan herkese mutluluk vermiyor mu?Sen bir müziksin kulaklarda,kalbimizde bir kıpırtısın bizi heyacana boğan,fikirlerimizde yol göstericisin,karanlıklarla mücadelemizde kalemizsin.
Sevdiğim,ellerini tutuyorum rüyalarımda.Uyandığımda sadece yeşil orman var.Sana sarılıyorum hayallerimde,farkına vardığımda orada olmadığının sadece yeşil orman var.Onun için ormanda bir gezintideyim...
Bir dostun anısı,bir kahkaha veya özlenen bir samimiyet.Eskiye özlem,yarın için bir umut.Ellerinle tutamayacağın,kavramanın imkansız olduğu bir büyü.Seni anlatmaya çalışıyorum.Dolaşıyorum salonlarını...
Şimdi ise yazmaya çalışıyorum.Ne mümkün.Yaşananları sadece anlatmaya çalışmak tan ibaret yaptığım.Evet bunu okuyan,kelimelere boğmak istemem seni.Müziği dinleyebilseydin keşke.Dur..Yoksa sen de duyuyor musun?Sonsuzluk,sonsuzluk........
Sen dostum,eğer bu satırları okurken müziği duyuyorsan sana bir görev düşüyor.Boş kalan sayfaları doldurmak,yazmak.Öyle bir yazmak ki herkesin ben de yazmalıyım demesine sebep olacak kadar.Eğer benimkiler yada seninkiler bir başlangıç olursa büyük mutluluk artık yazılarda da olacak demektir......
Gizemlisin bazen.Seni tanımasam bazen karanlık olduğunu düşüneceğim.Ama sen karanlıkların içinden bize çiçekleri sunansın.Yeşil orman,sınırlarında macera aranan,genç ile kadim olanı biraraya getirensin.......
Karanlıklar her yanda olsa da sana bu yazıyı ulaştıracağım eminim.Bu konuda Yeşil Ormana güveniyorum.Hala elfler bu topraklar üstünde yürüdüğüne göre bir umut var diye yazıyorum.
Ölümden korkmuyordum sadece bir şey var
Asla ondan korkmadım,ayrı kalsak bile uğruna savaştıklarım için değerdi.Benim asıl korkum,müziğin bitmesi,söylenecek sözün kalmamasıydı.Sevgiliye dilin tutulup da söyleyememek hissettiklerini.Ah o ne korkunç bir sondur,çiçeklerin solması gibi.Eğer bir gün çiçeklerimiz solarsa beni affet,sadece bir umut ver tekrar yeşerecekler için....
Elenhaira,adını söylüyorum defalarca "Elenhaira,Elenhaira,Elenhaira......." ve sevginin cümlelerini kurmaya çalışıyorum.Bunca savaş içinde bile seni düşünüyorum.Yıldızların en uzakta olanını bulmaya çalışıyorum.Çünkü o sensin biliyorum.Elenhaira,uzak yıldız.Savaşlardan uzak olman için orada olmanı diliyorum hep.Ben mi?Hep felaketler,ama sevgi için.Sonunda buluştuğumuzda tekrar seni kollarıma aldığımda söyleyeceğim tek birşey kalmasından korkuyorum "Elenhaira".O zaman beni anlayacaksın öyle değil mi?Sevgimi sorgulamayacaksın öyle değil mi?
Bu satırları okuyan dostum sen de yaz....
Cursed bir süre ara verir yazmaya flettin eski merdivenlerinden aşağıya iner.Şimdi güneş yüzünü tekrar göstermiştir.Onu izlemeye dalar.....

“Ve şimdi sadece öp beni”……..
Gün boyunca hiçbir yere kıpırdamaz.Yeniden yazmak için bile hiçbir çabada bulunmaz.Adeta heykel olmuş,hisleri donmuştur.Gece yine bulutludur.Tek bir yıldız görünmemektedir.Ve cümleler dökülür.Yavaşça,gizlice…
“Nerdanel,beni anlıyorsun öyle değil mi?Sen benim uzak yıldızımsın.Benim Elenhaira’msın.Ben ki sana ulaşamayan yaralı bir ruhum.Seni düşünmeden bir gecem geçmiyor.Şimdi her şey o kadar karanlık ki…”
Neden sonra aklına elf perileri gelir.Gladiator_real ve Buzyeli ile ateş başı sohbeti sırasında gördüğü periler.Acaba o periler de seviyorlar mı? Diye düşünür.Keşke geceyi aydınlatan yıldızlar olsaydı ve en uzaktaki yıldız yanı başına gelseydi.Ama istediklerinin olmayacağını biliyordu.Tamamen gerçeklerden uzaklaşmak mümkün değildir.
“Çiçeklerim solsa beni tekrar dinler misin?Savaşlarım sürse de beni sever misin?Elenhaira sen benimle sonsuzluğa gelir misin?”
Öylesine yalnızdır ki birisi oradan geçse ,nasıl da etrafına ışık saçtığını görecektir.Etrafı karanlıklar ile sarılmış elf mücadelesine devam etmektedir.Nasıl olacağını kendisi de tam bilememektedir ancak hala umudu ateşten varlığa güç vermektedir.
“Son zamanlarda seni sevdiğimi söylemiş miydim?Senin üstünde kimse olmadığını….Bunlar bir şarkının sözleri ve ne zaman dertlerim olsa mırıldanıyorum.Elenhaira,uzak yıldızım…”
Orduların o muhteşem sesleri bile insanın içini titreten sevgi sözlerinin yanında zayıf kalmaktadır.Çünkü o aşk özeldir,bir çiçektir,perilerdir,Yeşil Ormandır.Ve gecenin içinde bir gezintiye çıkılmıştır.Yeşil ormandadır elf yalnız.Ve kendi kendine konuşmaktadır…….
“Bana bakıyorsun,sözlere gerek yok diyorsun.Gözlerin dolu dolu.Dünyadan kopuyorsun.Korkma ben yanındayım ve şimdi sadece öp beni…….”
Başka bir dünya
Feanor bir süre sonra yalnız olduğunun tekrar farkına varır.Ama yine de devam eder…
“Yaşadığım ve yaşamadığım zaman hep aklımda olacaksın.Belki beni bekleyen yine savaşlar.Ama bir rüya gördüm.Belki bir hayaldi.Eskiye ait.Dostlarım ve bana yakın olanlar bir kış gününde ilk gençlikte mutluluk içindeydik.Kendime geldiğimde bir kapı kapanıyordu.O yıllar geride kalmıştı.Uyumak istiyorum, hayallerimde tekrar yaşamak.Belki….”
Son kelimesinin anlamı belliydi belki Bu sefer bir Bahar gelirdi,bir Bahar Şenliği olurdu.Yeşil Ormanda mutluluk şarkıları söylenirdi.önce konuşmaları duydu …Şimdi ise iki sevgilinin söylediği,biraz da hüznü çağrıştıran karanlıkla mücadele eden bir şarkıydı,ama bu dünyadan olamazlardı bu farklı bir müzikti.Dinledi…..
ONE HAND ONE HEART TONY: (Spoken) I, Anton, take thee, Maria . . .
MARIA: (Spoken) I, Maria, take thee, Anton . . .
TONY: For richer, for poorer . . .
MARIA: In sickness and in health . . .
TONY: To love and to honor . . .
MARIA: To hold and to keep . . .
TONY: From each sun to each moon . . .
MARIA: From tomorrow to tomorrow . . .
TONY: From now to forever . . .
MARIA: Till death do us part.
TONY: With this ring, I thee wed.
MARIA: With this ring, I thee wed.
TONY (Sings) Make of our hands one hand, Make of our hearts one heart, Make of our vows one last vow: Only death will part us now.
MARIA Make of our lives one life, Day after day, one life.
BOTH Now it begins, now we start One hand, one heart; Even death won't part us now.
Make of our lives one life, Day after day, one life. Now it begins, now we start One hand, one heart, Even death won't part us now.
WEST SIDE STORY
Yeşil Orman,dertli misin?
Yine hayali sesler duyuyordu işte dünyaya dönmesi gerekliydi.Yıldızlar hala görünmüyordu.Tekrar ve tekrar hayaller……Kendini toparladı,ilerde büyük bir savaş da olabilirdi.Yavaşça doğruldu.Şimdi daha güçlüydü.Kısa bir süre etrafına bakındıktan sonra fletin yanından uzaklaştı.Salonları geçti ve tekrar kadim Yeşil Orman Kütüphanesinin geniş merdivenlerini çıkarak içeri girdi.Bu sefer dehlizlere gitmeyecekti.Bu kez hikaye anlatıcı denilen büyücüyü görecekti.İçerde genç Calimacala onu karşıladı.
“Hoş geldiniz Lordum,sizin için yapabileceğim,yardım edebileceğim bir konu var mı?”
“Evet genç dostum,uzun süredir kimse ile konuşmadım.Eğer senin için de uygunsa beraber hikaye anlatıcının yanına gidelim ne dersin?”
Calimacala biraz şaşkın “Demek onun adını siz de duydunuz,elbette büyük bir zevkle kralım.Bu taraftan”
Genç elf elinde bir şamdan taşıyordu.Kütüphanenin özel odalarının bulunduğu kısımlarına gelmişlerdi ve hikaye anlatıcının odasına ulaştılar.
İçerisi pek çok mumla aydınlatılmıştı.Özenle dekore edilmiş,Uzun bir masa ve sandalyelerin yanı sıra rahat koltukların olduğu bir odaydı.Ayrıca şöminenin ateşi ev havası veriyordu.Bir kişi vardı odada sırtı dönük masanın üstündeki haritayı inceliyordu.Odaya yeni gelenleri duyup ardına döndüğünde pek şaşırmamış görünmekteydi.Kütüphane’deki enerjideki farklılaşmanın sebebini haritadan öğrenmişti.CursedFeanor’un karşısında olduğunu görünce onu selamladı.
“Lordum bu büyük bir şeref..Hoşgeldiniz.Hikayenizi defalarca anlatan bu büyücünün sizin için ne yapabileceğini söyler misiniz?”
“Evet,sana hikaye anlatıcı demeliyim sanırım.Benim için son durumu söyleyebilir misin.Yeşil Ormanın önemli bir tehlike ile karşı karşıya olabileceğinden şüpheleniyorum”
Hikaye anlatıcı, Cursedfeanor ve Calimacala’ya bakarak eliyle haritaya işaret eder.”İşte buradan size anlatabilirim lütfen ikiniz de yaklaşın.Bunu bilmek hepimiz için en iyisi”
Bu büyülü bir haritadır.Sanki hareket etmekte adeta yaşamaktadır.Haritada gösterdiği yer Yeşil Ormanın sınırları içinde Shire yolu üzerindedir.Harita birden büyücünün el hareketleri sonucu daha yakından gösterir bölgeyi ve giderek yaklaşır.Ancak bir noktadan sonra bir engelle karşılaşır.
“İşte bu haritada gördüğünüz yer bir paladin’in uzun zamandır kurduğu kamp alanıdır.İçerisini göremiyorum koruyucu bir kalkan var.Yeşil Orman bilgelerinin yaptığı büyülerle korunuyor.Ancak buraya gelip giden prens Wenthorn ve lady fairy isimli iki Yeşil Orman sakini olduğunu biliyorum.Prens Wenthorn ve lady fairy çok önemli bir sırrın çözülmesi için çok çaba gösterdilerHer ikisine de minnet borçluyuz.”
Calimacala söze girer “Ayrıca orklara karşı yapılan birçok savaşta adlarının geçtiğini hatırlıyorum.Şey sanırım…”Gülümser.
CursedFeanor ısrarla sorar:”Peki burayı büyülere karşı koruyucu kalkanla korumalarının asıl sebebi nedir?”
“İşte bu başımızdaki bir dert sırrı çözülemeyen hem iyiliği hem kötülüğü barındıran bir kılıç var.bu kılıcın güçleri keşfedilmeyi bekliyor ama çok tehlikeli.Doğrusu onu ne yapmamız gerektiğini bilemiyoruz.Xanth isminde güneyden gelen bir paladin uzun süredir kılıcı koruyor.bir grup paladin ve şövalyenin de yakında bir tepede yardım için beklediklerini biliyorum.Ve sizin de görebildiğiniz korkunç bir şey var.İşte bakın haritada görülüyor…”
Feanor: “Evet şu kamp alanının etrafındaki enerjiden söz ediyorsun.Beni uyarmıştın şimdi hatırladım.”
Hikaye anlatıcı:“Doğru, bu kılıcın ruhları kendine çektiğini düşünüyorum.Uzun zamandır huzur bulamayan bazı ruhlar buraya yöneliyor.Ancak bu güç alanı zaman zaman yok oluyor.İşte Yeşil Ormanın bir sorunu.bilmek istemiştiniz”
Feanor:“Bu konuda yapabileceğim hiçbir şey yok.Evet genç paladine iyi şanslar dilemeyi isterdim.Ancak o kılıcın yanına yaklaşmayacağım”
Hikaye Anlatıcı:”Evet bizim de istediğimiz bu,Doğa üstü güçlerin karışmasını önlemek en iyisi.Bu fanilerin bir sınavı olmalı.Lordum çok iyi düşünmüşsünüz,yaklaşmamanız en iyisi olacaktır…”
CursedFeanor şimdi şöminenin başına gelmiştir.Sırtını diğerlerine dönmüştür.Ve konuşur
“Bana benim en eski hikayelerimden birini anlatırmısın.tanıdık bir şeyleri duymaya ihtiyacım var”
“Elbette kralım….”
((((( Silpion hanımın gidişinden sonra
“Yolcu” nun peşinde Feanor,Silpion’un Yeşil ormana dönmeyeceğini anlamıştı. Onu bulmak için son bir denemeye karar verdi.Nerede olabilirdi .Shire diye düşündü. Bree’den geçişi korkunç bir hızda idi. Oradakilerin şaşkın bakışları içinde,hiç durmadan atını dört nala sürdü elfbeyi. Duramazdı,yoluna devam etmeliydi. Sonunda Shire’a vardı. Mutluluklar diyarına kederli bir gölge gibi girdi. Gözü kimseyi görmedi. Limanlara doğru ilerliyordu. Ama vaktinde varamayacağından korkuyordu,aslında bunu biliyordu ama kendine itiraf edemiyordu. Köyün batısındaki yeşil tepeciklerin üstünde yükselen terkedilmiş gözetleme kulesine yöneldi. Shire’dan onu tanıyanlar üzüntü ve endişeyle onu izliyordu.Feanor,tüm gücüyle eski kulenin basamaklardan çıktı,artık tükenmek üzereydi. Sonunda tepeye vardığında,geniş pencerelerin arasından orta dünyaya baktı. Denizi taramaya başlamıştı gözleri. Rüzgar gözlerine engel olmaya çalışıyor gibiydi. Ama sonunda acı olanı gördü liman bomboştu. Üzüntü her yanını sardı. Gözlerinden kabullenmenin yaşları döküldü. Sonra batmakta olan güneşe baktı,göz yaşlarını sildi. Kılıcını kaldırdı ve yeminini tekrar etti.”Morgoth bir gün bütün bunların hesabı sorulacak,Lanet kalkacak!”diye bağırdı .O günbatımında altın gibi parlayan zırhları içinde CursedFeanor’u izleyenler, Ateşin Ruhunu gördüklerini söylediler.
Onu teselli etmek isteyen Gandalfın oğlu’na söylenenler: Elfi takip etti.Yüzündeki hüznü gören Feanor yaptığı hatayı anladı. Kendine Gandalf'ın oğlu diyen insanın cevap vermeyişinin sebebi acıklı bir hikayesi olmalıydı. Elini sıktı acısını hissetti. Artık dostça ayrılabilirlerdi."Kim olursan ol kötü biri olmadığın belli. Sana dostum demek bir şereftir. Başka bir diyarda görüşmek üzere." dedi. Ve yolcu yanından uzaklaşırken kendi düşüncelerine daldı.
Düşünceler,duygular,şüpheler Günlerdir o terkedilmiş kulenin batısında,bir kayanın üstünde oturuyordu elfbeyi. Onu birisi görse heykel sanabilirdi. Donuk bakışlarla denizi izliyordu. Onun için zaman durmuş gibiydi. Düşünceleri o kadar yoğundu ki. Laneti nasıl yok edecekti. Cevap bulmak zorlaşıyordu. Sonunda hareketsiz bedeninde bir parıltı belirdi. Gözleri kor gibi yanmaya başladı. Vücudunu hissetti,artık bu düşünceler önemli değildi. Onu korku verici bir hale çeviren,içindeki ateşi canlandıran duygulardı. Ama bunlara yenik düşmeyecekti,planlarını yapabilmek ve düşüncelerine dönebilmek için ona Valinor’u hatırlatan Denizden uzaklara gitmeliydi. Ayağa kalktı. Ve sonra şüpheler....Ama nereye gidecekti. İlk aklına gelen Yeşil ormandı. Hayır oraya gitmeyecekti. Sınırdaki orklardan birini görürse kendine hakim olamaz ve Mordor’a kadar takip edebilirdi. Duygularını,dondurması için bir yer olmalıydı. Kızgınlık tüm bedenini kaplamıştı. Ateşin Ruhu bu sefer korkunç bir şekilde ortaya çıkmıştı. Dostlarına bile zarar verebileceğinden korkuyordu. Sonunda Dağlara çıkmaya karar verdi. Belki biraz huzur bulabilirdi. Denize sırtını döndü. Yola çıkıyorum,evet Dağlara....
CursedFeanor Shire’dan ayrılalı uzun zaman geçmişti Kuzeydeki ıssız topraklardan ilerledi. Yeşil ormana gitmeyecekti. Yoluna kimsenin çıkmamasının garip mutluluğunu yaşıyordu elfbeyi. Ancak yol uzadıkça içindeki kötülük de kuvvetleniyordu. Gözleri alev alev parlıyor,atını çılgın gibi sürüyordu. Lanet etkisini gösteriyordu. Feanor içindeki savaşı kazanmak için elinden geleni yapıyordu. Kimseye zarar vermeden bunu yapabilmesi için Dağları seçmişti. Ve sonunda buzlu suların getirdiği serinliği hissetti. Güneş doğmak üzereydi, yoğun sis etrafını tam olarak görmesini önlüyordu,ve onu diğer yolculardan da gizliyordu. Ama elfbeyi, sık sık geldiği bu toprakları çok iyi tanıyordu. Hızını kesmedi,nehri geçti. Bir süre sonra güneş etkisini göstermeye başladı. Sis dağılmaya başlamıştı. Yolcu kıraç bir tepenin,zirvesine vardığında atının dizginlerini tüm gücüyle çekti. At korkunç bir hızla gittiğinden durmakta zorlandı. Başını yana çevirmiş ve şaha kalkarak dengesini sağlayabilmişti. İşte o anda yolcunun önündeki ince sis tabakası dağıldı. Buzdan dünya tüm ihtişamıyla karşısına çıkmıştı. Elfbeyi alevden gözleriyle Demir Dağların en yüksek zirveleri bile görebiliyordu. Kimbilir hangi dostları aramıştı onu bu dağlarda
Kararlar,karanlık,şimşekler ve bir dizi dokunuş...... CursedFeanor,doğmakta olan yeni günde bir karar vermeliydi. Hangi yolu seçecekti. Etrafını kontrol etti. Hiçbir canlı görünmüyordu. Sakinleşti,şimdi daha rahat düşünebiliyordu. Elf, bu kısacık soluklanmadan sonra kararını verdi, tepeyi enlemesine kat eden patikayı takip etti. Böylece Demir Dağlara doğrudan giden yoldan ayrıldı. Gün ilerliyordu,patika giderek daralmaya başlamış,atını kontrol etmek zorlaşmıştı. En küçük hatası her şeyin sonu olabilirdi. Bunu bildiğinden gülmeye başladı. Ben ne yapıyorum,nereye gidiyorum,gittiğim Dağlar çare mi. Sorular beyninde uçuşmaya başlamıştı yine. Bu yolculuk artık bir işkence halini almaya başlamıştı. Biran önce bitmesini istiyordu. Hareketlendi,atını hızlandırdı hızlandırdı. Orta Dünya’da yapayalnız bir elf kahkahalarla gülüyor, bilinmeyene doğru delice ilerliyordu. Ama bu ilerleyiş uzun sürmeyecekti. Evet, beklenen oldu elfbeyi atının üstünde yüksek kayaların arasından bilinmeyene düştü.... Sonra karanlık. Uzun bir karanlık. Ve karanlıktan uyanış. Önüne eğdiği başını kaldırıp,bulanık gözlerle nerede olduğunu anlamak isteğiyle baktı. Meşalelerin aydınlattığı dar bir koridor,ilerliyordu. Hayır ilerletiliyordu. İki dark elf onu bir yere götürüyordu. Esirlerinin, kendine gelmekte olduğunu anlayan muhafızlar, huzursuzlandı. Ama o kahkahalarla güldü. “Gidelim,sizi öldürmeyeceğim” diyerek onlara güldü. Koridorun sonundakileri merak ediyordu,ilerlediler,kuvvetli kızıl bir ışık içeri sızmaya başladı . Sonunda ortasında dev bir ateşin yanmakta olduğu,yüksek sütunların desteklediği kadim bir salona vardılar. Muhafızlar bir iki saniye durduktan sonra yine yürümeye başladılar. Salonda yol aldıkça CursedFeanor,içinde garip bir hareketlenme hissetti. Tanıdık bir şey onu rahatsız etmeye başladı. Garip sesler duyuyordu, konuşmalar. Ama bu dili anlayamıyordu. Ateşi geçip salonun diğer yarısına vardıklarında gördüklerine inanamadı. Tüm Valar ve Maiar oradaydı. Sanki bir eğlencedeymiş gibi gruplar halinde konuşuyor,birbirleriyle ilgileniyorlardı. Sonra yeni gelenleri fark ettiler. Buz gibi bir sessizlik oldu. CursedFeanor şaşkındı. Tam konuşacakken, tanrılar ona gülmeye başladı. “Lanetlendin,lanetlendin” diye tekrarlayıp gülüyorlardı. O anda elfin ruhu öfke ile doldu. Artık hiçbir şey umurunda değildi. Onlara karşılık verecekti. “Biliyordum,bana düşmansınız” diye haykırdı. Ama bu onları hiç etkilemedi gülmeye devam ediyorlardı. Sanki sesi çıkmıyor,yada kimse onun dediklerini duymuyor gibiydi. Elf bağırmaya devam etti. Ama yarasızdı. Kendini bıraktı. Sonra doğruldu,muhafızların donuk yüzlerine bakıp “Götürün beni buradan,yoksa sizi öldüreceğim” diye emir verircesine kükredi. Muhafızlar salonun karanlıkta kalan bir köşesine baktılar. Sanki bir şey bekliyorlardı.”Size söylüyorum,hayır emrediyorum gidelim bu lanetli yerden! Nereye bakıyorsunuız ha!” diye üsteledi CursedFeanor. Sonra o da onların baktığı tarafa döndü. Kapkaranlıktı,salonun tüm yerlerinden karanlık. Elf, öfkesini bir yana bıraktı. Ruhunun içindeki ışığı aradı. Gözlerindeki alev bir parıltı gibi parladı. Karanlığın örtüsünü sıyırarak, ardındakini gördü. Bu, tahtında ihtişamla oturan Morgoth’tan başkası değildi. Esir,hemen dark elflerden birinin kılıcını kaptı. Ve saldırdı “Geliyorum Morgoth sıkı dur!”. Koştu koştu. Ama bir türlü salonun sonuna varamıyordu. Sonra iğrenç kahkahalar kulaklarını sağır edercesine yükseldi. Elf direndi,lakin gücü tükendi. Kılıcını bıraktı,yere yığıldı. Kendini kaybetmeden önce şunları söyledi “ahh Valar neden?”... ve sonra birden şimşekler... CursedFeanor,birden uyandı. Ayaktaydı,sapasağlam sanki hiç düşmemiş gibi. Kirli bir hava vardı,şimşekler kulağını tırmalıyordu. “Neler oluyor burada” diye bağırdı. Kafası karışmış,ne yapacağını,ne diyeceğini şaşırmıştı. Sonra çamurlar içinde yürümeye başladı. Yüksek bir kayanın üstünde duran birisinden cevap geldi .Sesi çok ciddiydi “Lanetlendin,lanetlendin”.Bu kişi Mandos’tu. Bataklığı andıran bu yerde ilerlemekte zorlanan elf”Doğru dürüst konuşmayacaksan git başımdan” diye söylendi. Yoluna devam etti,yorgun düştü..... ve yumuşak bir dizi dokunuş ..... Bedeninde bir dizi dokunuş hissetti,uyku ile uyanıklık arasında bir yerdeydi. Uyandı. Bu gerçek bir uyanıştı. Öncekiler birer kabus olmalıydı. Yerde sırtüstü yatıyordu. Güneşin parıltısı her yeri aydınlatmıştı,ve rüzgar vardı. Peki ya dokunuş,evet o altında yattığı kiraz ağacından dökülen bahar çiçekleriydi. Atından düştükten çok uzun bir zaman sonra uyanmıştı. Bahar gelmişti.....)))))
Şimdi hepsi birer koltukta geceyi geçiriyordu.Hikaye anlatıcı bölümün sonuna gelmişti.Artık tek duyulan şömineden gelen yanan odun parçalarının çıkardığı seslerdi
Feanor:”Teşekkür ederim…...”
Kan değil, hayır değil
Nerdanel’in görüntüsü bir süre sonra şimşeklerin içinde kaybolur.Feanor her yanını saran bir acıyla onun gidişini seyreder.Bir şarkının sözleri,bir şiirin içine işleyen acı dolu sözleri bunu anlatamazdı artık.O anda tüm camları kırmak fırtınayla bir olmak istedi.Ama bir anda başka görüntüler…
Şimşeklerden sonra bir elf,tanımadığı bir elf.Elinde yayı savaşan bir elf ve diğerleri zırhlar içinde bir birlik,piyadeler,süvariler bir savaşın ortasında bağrışmalar.Orduların çıkardığı o uğultu.Şimşekler ve yine kan kan,yağmur tanelerinin yerini alan kan ve edilen yeminler.
“Morgoth peşini bırakmayacağım,yaşananların hesabı sorulacak”
Şimşekler binlerce parçaya ayrılan görüntü.Ve sonra Morgoth’un kendisi.Uzun boylu,karanlık çok karanlık.Yağan kan yağmurunun içinde mutlu.Adeta kahkahalarla gülen
“Tüm umutlar gitse de,sana yenilmeyeceğiz,duy sesimi” “Karanlıkların hakimi,işte karşındayım ayakta ve tüm onurumla”
Morgoth eliyle ordusuna emir verir ve daha fazla kan….Ve şimşekler
Birden tüm görüntüler yok olur.Camlarda sadece yağan yağmur taneleri vardır ve kan gitmiştir.Feanor kendini biraz daha geriye çeker ve artık başka bir görüntü gelmediği için kendini toparlar.Morgoth’un hala bir şeyler yapmak için uğraştığına inanmak güç gelse de bu doğru da olabilirdi.O bir Vala’ydı ve asla vazgeçmiyordu.Uşakları ile de olsa Arda’da bir çok karışıklığa yol açmıştı.Ve müzikte onun notaları zaman zaman duyuluyordu.
Ama şimşekler durmuştu.Tanrılar şimdi savaşmayacaktı.Yağan yağmur şimşeklerin ardından artmıştı.Feanor bu camlarla dolu koridoru terk etmeye karar vermişti.O gece o koridor Feanor’a hem dostlarını hem de düşmanını göstermişti.Bunun için koridora karşı garip duygular içindeydi.Aslında orayı hiç unutmayacağından emindi.
Şimdi kütüphanenin kadim kapısından dışarı çıkıyordu.Ve yağmur devam ediyordu her şey normaldi bir damla bile kan yoktu.Yüzünü gökyüzüne çevirdi ve düşen damlaların tadını çıkardı.”Kan değil hayır değil” Diyerek Kütüphane’nin geniş merdivenlerini iner.Kahkahalarla gülmektedir………

Son basamak inildiğinde
Kahkahalarla gülmektedir.ancak aşağı indikçe kahkahalar kesilir.Şimdi yağan yağmurda yalnız başına terk edilmekte olan bu topraklarda ne aradığından emin değildir.Her basamak bir yüzyıldır.İnildikçe kadimleşen orman onu yanına çekmektedir.Hüzün her yanı sarmaktadır.Her basamak bir yüzyıldır…
Neden sonra karanlıkta sanki birilerinin hareket ettiğini gördüğünü düşünür.Hızla hareket etmektedirler.Birden gündüz ve birden gece,sonra tekrar tekrar.Oradan oraya giden elfler.Her basamak bir yüzyıldır.Bu nasıl bir oyundur emin değildir.Nedir bu geçmişle bağ,neden geçmişe özlem duydukça acı da gelir?”Bir bahar şenliği için herhalde çok geç” der kendi kendine.Bir basamak daha iner.Her basamak bir yüzyıldır..
Kadim olanların sırlarındandır bu görüntüler,mutlaka bir şeyler anlatmaktadır orman ona.Anladığı ise yeterince yaşadığı ve bu ateşten varlık olarak daha fazlasını beklemeye hakkı olmadığıdır.Ama ya Nerdanel,Feanor’a tekrar sarılmak istemeyecek midir?”Tüm umutlar tükendi mi yani?”kendini sorgulamaktadır şimdi.Yavaşça bir basamak daha iner.Her basamak bir yüzyıldır
Gözyaşları için için akmaktadır Feanor’un kalbine doğru.Ama çok dikkat eden birisi bile bunları göremez.”Yoksa sona mı geldim?Kadimler ne diyorsunuz,ormanda gezinti’nin sonu geldi mi?Elenhaira seni bir daha görebilecek miyim?”bir basamak daha,bir yüzyıl daha…
Biri diğerini izler basamakların.yıllar gözünün önünden geçmiştir işte.Ve şimdi son basamağa gelmiştir.Tam adımını atacakken durur ve ardına bakar.Dostlarının görüntüsünü görür.Kütüphane’nin kapısında toplanmışlardır.İçlerinde Nerdanel de vardır.”Evet devam et,sakın çekinme” der.Feanor gözlerini kapatıp,bu sefer adımını atar..
Son basamak inildiğinde sorular artık önemsizdir,olacaklar olmuştur ve tekrarlanmasına imkan yoktur.Feanor son basamaktan sonra Ormana tekrar merhaba mı diyecektir.Yoksa bu bir son mudur.Fazla merak etmeyelim.Bu, güzel bir günün başlangıcıdır.Fırtına bitmiş güneş açmıştır.Feanor şimdi ormanı anlamaya çalışmaktadır.Ardına bakar Kütüphane’nin kapısı bomboştur.Etrafında döner sadece doğanın sesi vardır.Ve bir genç kızın şarkısı Bahara yaklaştıklarını göstermektedir. “Şimdi gündüz,şimdi hayat bir başka,teşekkürler Yeşil Orman” diyerek yürümeye başlar.Acaba bir dostunu yada bir başkasını görebilecek midir bu kadim ormanda.Son basamak inildiğinde yeniden umut başlamıştır.
Günün ilk ışıkları
CursedFeanor Yeşil Orman Kütüphanesi'nin merdivenlerini inmiş ve güne ulaşabilmişti.Şimdi şarkıyı dinliyor ve ormanı izliyordu.Orman sakindi.Asla bir ölü değil.Sadece bekliyor gibiydi.Ona bağlı olanları bekliyordu ve gün bahar'dan bir gün gibiydi.CuırsedFeanor'un tek isteği birilerini görmek ve konuşmaktı.İhtişamlı günleri,bir tebessümle konuşmak.
Günün ilk ışıkları ormanın başka bir yerinde farklı bir anlam taşıyordu....
Xanth’ın kamp alanı;Yeşil Orman-Shire yolu üzerinde bir bölge
Sonunda gün ışığı kamp alanını aydınlatıyordu.Xanth hazırlanıyordu artık toplanma vakti gelmişti.Prens Wenthorn ve Lady fairy ellerinden geleni yapmıştı.Artık Nargothrond yolunda ilerlemeliydi.Eşyalarını topladı.yanında getirdiği yedek ata yerleştirmeye başladı.Çadırı sökmek yorucu bir iş olmuştu.Athelaslı çay biraz olsun dinlenmesini sağladı ve hazırlıklarını tamamladı.Şimdi taşıması gerekli olan en önemli yüküne bakıyordu.”Paladin,paladin…” diye mırıldanarak kılıcı,evet söz konusu olan gizemli kılıcı yerinden aldı.Xanth ve kılıcın hikayesini çok az kişi biliyordu.Bunun böyle olması aslında en iyisiydi.Kılıcın getirecekleri bilinmiyordu.Ve az kişinin görmüş ve duymuş olması umuluyordu.(Rp Dışı:Xanth’ın öyküsü fairy- ve cecowen ile beraber yuzuklerinefendisi.com.tr de yazılmıştır)
Xanth’ın kamp alanını çevreleyen ruhlar birer birer vazgeçmişti.Şimdi yola çıkabilirdi.Kılıcı atındaki kınına koydu ce atına atladı.Sonunda görevin zorlu yerlerinden birinden ayrılıyordu.Ancak yalnız değildi Xanth.Güneyden gelen ve kılıcı bilen bir grup vardı.Paladin ve şövalyelerden oluşan bu grup uzun süre kampı izlemiş hiç müdahele etmemişlerdi.Kılıcı bildiklerine göre bir zamanlar onların ülkesinde de bu kılıç kullanılmış olmalıydı ve uzun yıllar sonra birisi onlara haber vermiş olmalıydı.Grubun başındaki SteelHeart isimli paladin komutanı Xanth’ın harekete geçtiğini gördüklerinde adamlarına acele etmelerini söylüyor ve durmadan şunu söylüyordu “Kılıcın oyunları vardır,hazırlıklı olun.Ancak amacına inanlar başarılı olacaktır.”
Bir paladin silah arkadaşına “Sonunda zamanı gelmişti,ben hazırım ya sen dostum” .Yüzünde garip bir gülümseme ile yanıtlar öteki “Hiç bu kadar hazır olmamıştım”.Komutanın bağırışı duyulur sonra “Ben söylediğimde güç alanını ardında ona ulaşacağız!İleri!”…
Tüm bu hareketlilikte Xanth izlendiğini biliyordu.Ama kim olursa olsun karşı koymaya hazırdı.Görevi Erlondor’a kılıcı ulaştırmaktı.Tepeden inen grubu gördüğünde kılıcı kınından çekti.Kılıç sürekli bir şeyler söyler gibiydi “Öldür öldür,düşmanınla savaş”.Sonra Xanth kendine geliyor ve “Sadece düşman olduğuna inandıklarımla.”diyerek kılıcın kötü yanıyla baş ediyordu.İşte bunca zorluğun içinde yollar kesişir.Sonunda büyü ile korunan kamp alanından çıkılmış her şey kılıcı taşıyana bırakılmıştır.
Paladin ve şövalye grubu Xanth’ın ardından ve her iki yanından at sürmektedir.Bu ağır ilerleyiş buz gibi bir ortam yaratmıştır.Sinirler çok gerilmiştir.Xanth kılıcını çektiğinde gruptakiler de silahlarına davranmışlar ve ilerleme devam etmiştir.Sonunda komutan SteelHeart Xanth’ın gerisinden ona seslenir.”Genç dostum,bir amacın olduğu belli.Bizim de bir amacımız var ve umarım çelişmiyoruz.Çünkü sende bu kılıcı bu kadar uzun süre taşıdığına göre iyiliğin erdemleri olmalı.Gururlusun kimseye boyun eğmeye niyetin yok ve görevine bağlısın bunlar bizi dost yapacaktır umarım ne diyorsun?” Xanth konuşmanın başını sırtı dönük dinlemiş son kısmında atını durdurup geriye döndürmüştür. “Kim olduğunuzu bilmiyorum.Sizle ilgili bildiğim bir şey var.Bu kılıçla bir ilginiz olduğu.Şimdi bana bir açıklama yapabilirsiniz.Ve belirteyim görevimi her şartta tamamlayacağım..” SteelHeart önce güler “Haahaa tam düşündüğüm gibi gururlu ve kararlı.Evet biz güneydeki insan topraklarından Templerion şehrinden geliyoruz.Şimdi sana görevimizi söyleyeceğim.Kılıçla ilgili evet.Yanlış ellere geçmesini önlemek için buradayız.Bu kılıcın bizimle bir geçmişi var tahmin edebileceğin gibi.Nasıl bir geçmiş dersen,onurlu bir geçmiş diyebileceğimiz,atalarımıza dayanan bir geçmiş,onu uzun süre dünyadan saklamayı başarabilen atalarımıza ait olan…” Xanth bu sefer yaklaştığını gördüğü yan taraftakilere bakarak “Ve niyetiniz atalarınızın mirasını tekrar geri almak,korumak adına” SteelHeart “Onu istiyoruz ama kimsenin boşuna zarar görmemesi gerekli yoksa amacımızdan sapmış oluruz.Şimdi senin görevini duymak için sabırsızlanıyorum”..Xanth yaklaşanlara dönerek kılıcı gösterir.Kılıç gün ışığında bir yanı turuncu,sarı,kırmızı diğer yanında mavi,mor,eflatun renkler ile parıldamaktadır.Kılıcı elinde bulunduranın baskısı ve kontrolü hemen anlaşılmaktadır.Bunu fark eden SteelHeart adamlarına durmalarını işaret eder ve durmaları ile birlikte soğuk birkaç saniyelik bekleyiş başlar.Kılıc, Xanth’a iki şey söylemektedir şimdi “Evet öldür” “Hayır yaşat” ve paladin rünü kılıçta parıldamaktadır.Bu SteelHeart’ın gözünden kaçmaz karşısındakinin tıpkı kendisi gibi bir paladin olduğunu zaten bilmektedir ama o rünler tıpkı efsanelerinde anlatıldığı gibi bir cesaretten bahseder ona.Şimdi bu paladine daha büyük bir saygı duymaktadır.Xanth devam eder “Görevim Nargothrond’ta sona erecek.Tabiii yeni bir görev daha almazsam.Sizin için bu kılıç ne anlama gelirse gelsin bunu beklemeniz gerekecek. Zaten kılıç artık bir sır değil,onu tekrar saklamak imkansız.Kan dökülmesin…”.SteelHeart adamlarını geri çeker,sadece başıyla işaret etmesi yetmiştir ve Xanth’ın bıraktığı yerden devam eder “Benim adım SteelHeart bu grubun komutanıyım.Aylarca seni o kamp alanında bekledik,Nargothrond’ta ne olacağını da bilmiyoruz.Ama senin görevine saygı duyuyoruz.Onu tekrar saklamak konusunda ise kesin bir şey söyleyemem.Bir anlaşma yapalım.Nargothrond’a kadar seni korumamıza,dolayısıyla kılıcı, izin ver.Ve her şeyin atalarımızın,hem senin hem bizim atalarımızın istediği.gibi olması için dua edelim” Xanth “Ben de Xanth.Gözümde bir yabancısınız ve kılıcı içinizden biri her an kendisi için istiyor olabilir ama bana belli bir uzaklıkta durmanız şartıyla bu öneriyi kabul ediyorum.Atalarımız utandırmamamız umuduyla…” SteelHeart “Anlaştık o zaman” ve Xanth tekrar atını yoluna döndürür.Beraber ilerlerler….
Yeşil Orman Kütüphanesi
Hikaye anlatıcı olup biteni sihirli haritada izlemiştir ve sonuçtan memnundur.Hemen bölgeye Calimacala’yı göndermeye karar verir.”Evet Calimacala dediğim gibi komutan SteelHeart’a bu el yazmalarını ulaştır.Onunla başka yoldan da haberleşebilirdim am bu riskli.Kılıcın sırrı çözülmeli ve buna yardım etmesi gerektiğini anlamalı.”Calimacala heyacanla el yazmasını alıp “Siz merak etmeyin akşama kadar onlara yetişirim” der.Kütüphane’den hızla çıkar,merdivenleri son sürat iner ve CursedfEanor ile karşılaşırlar.CursedFeanor,”Hey bu beklemediğim bir hareketlilikti doğrusu.Nereye böyle genç elf?”.Calimacala cevaplar “Saygıdeğer CursedFeanor,Xanth’a eşlik eden SteelHeart'a bir mektubu ulaştırmam gerekli…”.Bu ismi duyunca CursedFeanor irkilir “Evet görevinde başarılar.Şimdi git “diyerek güneşe doğru döner,hikaye anlatıcının uyarısını asla unutmamıştır ve hala bir ölü olduğunu bilmektedir.Feanor’un tek istediği dostlarıdır şimdi .Şarkıyı dinlemeye ve ormanı hissetmeye çalışmaya devam edecektir.”Bu harika bir gün her günün değerini bilmeliyiz” der kendi kendine çünkü Calimacala atıyla uzaklaşmaktadır….
Ve ben nasıl anlatırım
Aslında sadece içinden gelen hislerle başlamıştı ölümden sonraki dönem.Tamamıyla kopamıyordu Ortadünya’dan.Şimdi dün geceden ve o koridorda çektiği acıyı unutmaktan başka yapılabilecek bir şey yoktu.Yeşil Orman bu konuda iyi çalışıyordu doğrusu,unutmak va yarına umutla bakmak isteyenler için mükemmel bir günün başlangıcı vermişti onlara.Gün ışıkları ortalığı öylesine büyülü hale getirmişti ki,elflerin yaşadığı bu diyar öylesine büyülüydü ki CursedFeanor’un ağzından şu sözcükler döküldü “Söyleyin dostlar bu diyarı size nasıl tarif edebilirim.O ince ruhlu varlıkların yaşadığı ormanı nasıl gözlerinizin önüne sererim.Ve ben nasıl anlatırım sevgiyi etrafımda dönüp duran sevgiyi…”
Calimacala gideli birkaç dakika olmuştu.Feanor’un aklına bir bilinmeyen not olarak düşmüştü Xanth konusu ancak güne ihanet edemezdi.Ve hikaye anlatıcının sözleri çok ciddiydi.Kesinlikle bu meseleden uzak duracaktı.İşte tekrar elflerin ülkesinde dolaşıyordu.Sanat eserini andıran devasa salonlar,evler yaşayanların yaptıkları.Ve sonra doğa ile iç içe olmanın mutluluğu bir kuşun diğerine cevap verirken cıvıltısı,kelebekler ve yürüdükçe kendini göstermeye başlayan baharın ilk çiçekleri.Her renkte çiçek,yaralı ruhlara “üzülme senin için buradayız” demek ister gibi açmış çiçekler.”Ve ben nasıl anlatırım bütün bunları bir genç savaşçıya.O genç savaşçı ki karanlık bir diyarda katılacağı ilk savaşta senin gözlerinin içine bakmaktadır.Evet nasıl anlatırım Morgoth’la karşılaşacak orduma.Sadece nefret için savaşmadıklarını bilmeleri gerektiğini,onlara elflerden söz etmeliyim ve evlerinden ve ben nasıl anlatırım göreceksin Morgoth”.Binbir çeşit çiçeğin kokusuyla kendinden geçmiştir Feanor.
Ağaçların açıklık bıraktığı yerlerden birindedir,yürüyüşe biraz ara verir,patikadan ayrılır, uzun çimenler ve çiçeklerin kapladığı bir alandadır,az bir meyil vardır burada ve yukardan aşağıya rüzgar çok hafif esmektedir.Feanor kendini çimenlerin ve çiçeklerin arasına atar.Yapayalnız kayıp bir ruhtur ama bunların şimdi bir önemi yoktur Eru güzel bir günü Ona armağan etmiştir.Sırt üstü uzanır gülmektedir “Morgoth işte senin anlayamayacağın bu,ve ben sana bunu nasıl anlatırım.HahahaaHaa…” gülüşü bittiğinde sakinleşen birinin yüz ifadesi ile bakar gökyüzüne.Mavi ve ufak beyaz bulutlar.Tam hayallerde bulunan türden bir gökyüzü.Sanki ona “Mutlu ol “ demektedir bu gökyüzü.
Tabii bilirsiniz Feanor’un yaşamı mücadele ile geçmiştir.Sanki bu gün,bu gökyüzü ona “biraz dinlen ve mutlu ol” demektedir.Feanor yanıtlar “Dostlarım da mutlu ise”.Sırt üstü yatan ateşten varlık şimdi gökyüzünün keyfini çıkartmaktadır…Saatler birbirini kovalar ve artık tekrar ayağa kalkma vakti gelmiştir.Patikaya döner,gökyüzüne bakar “Sadece dostlarım mutlu olduğunda “ diye tekrar eder.Tekrar Kütüphane’ye doğru yönelir aklında Xanth’ın macerası vardır,belki Calimacala dönmüştür diye içinden geçirmektedir. Ardına bir kez daha bakar “ve ben nasıl anlatırım,sevgiyi…”
“Evden ayrılan askerlere bir konuşma yapacak olsam, bunu anlatmam gerekirdi “der kendi kendine. “Gözyaşlarınızı silin dostlar bu savaş neler için yapılacak bunu unutmayın.
Seni nasıl unutabilirim... Bir nefes al evet Yeşil Orman'dasın.Ooo, derin bir nefes al.Elfleri hisset,düşmanları ile bu orman sınırlarında savaşanları, sınır muhafızlarını hatırla.Hikayeleri,yazılanları tekrar oku Kütüphane'de.Bir ateş başı sohbetinin kıymetini bil.Yıldızlara bak ve onlara söz ver unutmayacağına dair.Acısıyla tatlısıyla bu ormanda yaşadın.Öyleyse söz ver,söz ver.Seni nasıl unutabilirim Yeşil Orman,bize ait olan özgür olduğumuz bu toprakları nasıl unutabilirim.Söz veriyorum var olduğum sürece bu ormanı unutmayacağım.Oo Sonsuzluk ne kadar güzelsin Yeşil Orman.Seni nasıl unutur CursedFeanor, Elenhaira söyle uzak yıldız.Seni nasıl unutur Elvenil,IronFist söyle demirci.Seni nasıl unutur sevgililer,dostlar ve düşmanlar.Seni nasıl unutabilirim Yeşil Ormanım.
Ve sonuna eklerim Kalkanlar ve mızraklar taşınmak için yapıldı.
Kalkanlar ve mızraklar… Eski bir dövüş.Kalkanlar ve mızraklar arasında geçen.O korkunç gürültü, askerler bağırırken mızrakların kalkanlara çarpışı.Kemiklerden gelen ses vücudun tamamını kapsayan varoluşun sesi.Evet ben buradayım yaşıyorum ve bir kalkanla mızrak taşıyorum.Benden en değerli varlıklarımdan biri olan canımı alabilirsin,kalkanımı ve deri zırhımı aşarsan ama benden alamayacağın şeyler var vatan sevgisi,dostlarıma olan inancım,sevdiklerimin hayali.Evet buradayım dostlarımla omuz omuza tıpkı senin dostlarınla omuz omuza olduğun gibi.Hadi o zaman düşmanım kalkanlarımızla mızraklarımız çarpışsın.Ve dünyanın gördüğü her savaştan daha büyük bir gürültü kopsun.Kalkanlarla mızraklar taşınmak için yapıldılar hadi o zaman kıyamet kopsun........
Korkacak birşey yok... Kalkanlar ve mızrakların sesleri,insanların haykırışları.Savaş işte böylebirşeydi eskiden kaybeden tarafı düşünmek ne kadar zor.Kazananların insafına kalmış halklar.Ama cesur olmak lazım iyi savaş ki iyi anılasın.Korkacak bir şey yok kalkanlar ve mızraklar taşınmak için yapıldı.
Bir bilge sınıfına anlatırken seni nasıl anılmak istersin?Dostlarına omuz veren birimi olacaksın yoksa insanlarını unutan bir hiç mi.Korkacak birşey olmadığı yalan o savaş anı geldiğinde zaten herşey yalan tek gerçek kalkanlar ve mızraklar ve bir de insanların bağrışmaları.Kemiklerin sesi kan,çığlıklar ama hepsi kısa sürede bitecek.Sonsuzluk.Sonsuzluk kadar sürecek bir utançtansa kalkan ve mızrakları taşıyan olmak istemez misin.Bunun başka bir yolunu bulamadık evet düşmanım korkacak birşey yok,kendini hazırla,yalan senin için belki ama tarihin gerçeği bu göreceksin........”
Biliyordu ki düşman asla uyumuyordu.”Ve ben nasıl anlatırım bütün bunları” diye düşünmeye devam ediyordu……

Kütüphane,Bahçe...
Genç Calimacala'nın getireceği haberi merakla bekliyordu Feanor.Küçük gezintisi ona büyük keyif vermişti.Ne zamandır kendisine böyle bir zaman ayırmamıştı çünkü.Ancak Kütüphane'nin bahçesi bu gezintinin sürdüğünü müjdeliyor gibiydi.
Bahçe aydınlıktı,bahçe pırıl pırıldı,her yerde düzenle serpiştirilmiş çiçekler,çimden alanlar,bunları tamamlamak istercesine dallarını bahar çiçekleriyle süslemiş çeşitli boylarda ağaçlar ve ara sıra dev ağaçlar ve bahçede dolaştıkça görülecekler...
Kütüphane’nin kapısına yakın bir yerde etrafın rahatça görülebildiği bir ağacın dibindeki oturma yerine yerleşti Feanor.Uzandı ellerini başının altına koydu.Ayaklarını bankın kollarından birine dayadı…dinledi orman hala nefes alıyordu.Acaba buğün kimseyi görebilecek miydi.”Calimacala” ve ”belki bir dost” kim bilebilirdi bunu.Yaklaşık yarım saat öylece bekledi ve sonunda hızla yaklaşan bir atın nal sesleri giderek etrafı sardı.Sonunda yakınlarda bir yerde ses kesildi.Ve tabiiki Calimacala son sürat merdivenleri tırmanmaya başlayınca Feanor yerinden fırladı ve peşinden seslendi.”Haberler iyi mi?”.Calimacala nefes nefese cevap verdi.”Evet asil Feanor haberler şimdilik iyi.Xanth görevini sürdürüyor.Ve ona engel olmayacakları,hatta destekleyeceklerini söyleyen bir paladin komutanı olan SteelHeart’ın mesajı var.İzin verirseniz hikaye anlatıcı ve diğer bilgelerimize bunu haber vereyim.Sonra tekrar size katılırım.”Feanor:”Evet elbette.Her şeyin yolunda olması güzel” derken aslında her şeyden uzak durmanın ne kadar zor olduğunu düşünüyordu.
Merdivenler iki ayrı yönde katedildi.Calimacala yükselirken Feanor inişteydi.Heyacan aramak değildi aslında amacı Feanor’un.Herşeyin yolunda olduğunu bilmek onu biraz rahatlatmıştı.Şimdi günün geri kalanını geçirebilirdi.Ve bir şarkı, bu elfin söylemek istediğiydi.Önce konuşarak başladı
“Söyle bana genç dostum,elfler mutlu mudur?Eminim ki bir yanıtın vardır.Ama dur söyleme önce beni dinle…” birden bahçeden,süs çalılarının ardından bir müzik sesi duyuldu.Yaklaştı ve göründü.Mandolini ile giriş yapan bir bard’tı bu.Feanor’un görüntüsü onu fazla şaşırtmamışa benziyordu.Anlatılan hikayeler sayesinde pek çok buna benzer durumu bildiği belliydi.”Evet dinliyorum,hikayelerden tanıdığım Feanor,bana Muile ‘sır saklayan’ derler kralım,hizmetinizdeyim”.Feanor bir an duraksadı sonra bu dostça yaklaşan elf ile devam etmeye karar verdi.
“Mutluluğun ve hüzünün yolları şarkılarda gizlidir.Evet dostum sana şarkı söyletecek olan nedir?”diye gür sesle devam eder Feanor.Bard girişi hareketlendirmek için birkaç nota daha çalar mandolinin tellerine her dokunuşunda adeta her şey onu dinler gibidir.Feanor şarkısına başlar…
“Bir elfff mutlu olduğunda yada hüzünlendiğindeee hangi şarkıyı söyleerrr” “Hüznün şarkıları mı fazlaaaa yoksa mutluluğunkiler miiiii” “Sana bildiğim kadarıylaaa yardımcı olayım dedimm” “İlk notada anlamakkk mümkün olmaz bazennn onun içinnn beni dinleee “ “Şarkılar bazen oyun oynar birden mutluluktan hüzne kayaaar”
bu sözlerle merdivenleri inmiştir Feanor,bard ile yan yana yürümektedirler şimdi Sözlerin arasında mandolinin sesi yankılanmaktadır şimdi..
“Ve been şimdi hangi şarkıyı seçmeliyim derseeen” “Dur’Sakın aldanma o şarkı göründüğü gibi değil” “Sevgi,aşk seninleyse o şarkııı şimdiii sana göre değilll”
Bard gülümseyerek Fanor’a bakar mandolinin sesi biraz daha uzun vakit dinlenir.Hızlıdan yavaşa doğru gider ve bahçede bir nilüferlerin mutluluk verircesine açtığı havuzun yanına gelirler.Feanor,bardın omzuna dokunarak bir cümle söyler.”Sır saklayan Muile sence de mutluluk hepimizin hakkı değil mi?”.Muile birkaç saniyeliğine elini mandolininin tellerinden çeker ve “Lordum,evet” der.Yürümeye devam ederler havuzun ortasından geçen, fazla yüksek olmayan, tahta köprünün üstündedirler şimdi.Ve Feanor devam eder şarkıya
“Bir sonraki şarkın olsun o,beklesin beklesiiin” “Şimdi şu göldeee açaaan çiçekler sevgiyle beslenirler” “Evet git onun yanına tut eliniii,hala vaktin var dimiii” “Unutma bir sonraki şarrrkııı kimbilirr neyi getirirrr”
Fenorun son sözleri ile bard bu şarkıyı tamamlar ve şimdi çok bilinen ve sonu hüzünlü bir aşk hikayesinin anlatıldığı şarkıyı çalmaya başlar.Feanor köprünün kenarlıklarına dirseklerini dayamış aşağıya bakmaktadır.Nilüferler nasılda ona geçmişi hatırlatmaktadır şimdi.”Elenhaira,uzak yıldız seni bir daha görebilecek miyim?” Bard çalmayı sürdürür havuzun etrafında dolaşmaktadır.Ve havuzda bir titreşim oluşur.Bu Feanor’un göz yaşlarından başka bir şey değildir.Son bir cümle söyler şarkının bitiminde
“Ve bir adam ne dinleyeceğini iyi seçmelidir”.Bard sakinleştirici bir müzik ile devam eder.Tıpkı ertelenen duygular gibi ertelenen bir şarkıdan önce çalınan bir müziği andırmaktadır çaldığı.Feanor gözyaşlarından sonra durgun suya bir daha bakar ve önce kendini görür.Ateşten bir varlık değildir yansımada ve ardından dolanan birisi yanına gelir elini omzuna atar.Kim olduğunu kapşonu yüzünden göremese de bunu bilmektedir Feanor.Genç kadın kapşonunu yavaşça kaldırır.İlk gençlik yıllarından kalma bir andır bu,daha önce yaşanmış.Feanor, onun omzundaki elini tutmak için uzatır.Ve görüntü hala oradadır.”Elenhaira” der.Birden şarkı biter ve Feanor irkilerek kendine gelir;gözlerini havuzdan kaldırır ve etrafına bakar sadece bard oradadır.Tekrar havuza bakmaya karar verir bu kez bard hüzünlü müziğe dönmüştür bile…..

Eskilerden bir ses.......
Ormanın kuzey sınırlarında bıraktığımız Elvenil ve IronFist ne durumdaydı acaba.Eminim onların mutluluğunun sürmesini isteyenler çoğunluktadır.Tamam o zaman bir süreliğine geçmişe gidelim ve bir iki satır da onlara yer verelim.Onlar zamana karşı direnmektedir,onlar karanlığı yırtmak için tüm güçlerini birleştirmişlerdir.Son olarak onlar artık birer sınır muhafızıdır…
Elvenil ve IronFist.......
Kuzeydeki sınır muhafızları garnizonu, Günler çabuk geçiyordu mükemmel bir rüya gibi.Son büyük ork baskınını önleyeli aylar geçmişti.Thornion'dan gelen ordunun da yardımıyla kolay bir zafer elde etmişlerdi.Sınır muhafızları sadece etrafta dolaşan yabancılarla ilgileniyordu.Ne de olsa bunların casus olma olasılığı vardı.
Bir kamp ateşi ve dostların arasında geçen sohbet ve ikisi bir süreliğine kısa bir yürüyüşe çıkar...
Elvenil:"Yıldızlar ne kadar güzel öyle değil mi?Bize göz kırpıyor gibiler" IronFist:"Şimdi gözlerine bakıyorum ve onları orada görmeyi tercih ediyorum" Elvenil gülümser ve IronFist'in elini tutar."Ölüm bizi bulduğunda mandosun salonlarına önce kim giderse yıldızları izlesin bilsin ki diğeri de aynı şeyi yapıyor" IronFist Elvenil'in eline bir öpücük kondurur ve "Gündüz veya gece hep aklımda olacaksın,sevgimiz yaşayacak biz ölsek bile"
Bu konuşmanın üzerinden aylar geçti,gitti.Demirci IronFist ve sınır muhafızı Evlenil birçok saldırıya gögüs gerdi.Bazen ayrı düştüler.Birbirlerinin yaşayıp yaşamadığını bilmek,bazen tek istedikleriydi.Yıldızlar konusunda emindiler ama,Mandos onlardan uzak olmalıydı,daha Ortadünya’yı yaşayacaklardı.Belki bir süre sonra tehlikeden uzak bir yaşam sürebilir,yaşadıklarını gururla gençlere anlatabilirlerdi.Şimdi ise onlar gençti ve Yeşil Orman onları çağırmıştı.Sınır muhafızları neler mi yapıyordu?Bunca zaman kurulan garnizonlar sayesinde hiçbir istilaya göz yummuyorlardı.Bunu deneyen karanlık güçler pek çok kez ilk olarak karşılarında bu grupları buluyordu.Onlar Yeşil Orman’ın sevdalılarıydı ve şarkılarda anılacaklardı.Bu hikayeye döneceğim ama neden benden önce bir bard anlatmasın?
CursedFeanor öğleden sonrasını bir bard ile geçiriyordu.Bu müzisyen,gezgin yeşil kıyafetleri içinde sanki ormanın bir sesi gibi şarkı söylüyordu.Sanki Orman hüzünlendiğinde onun müziği de hüzünleniyor,biraz eski günlerdeki mutluluğu hatırladığında (orman-ormandakiler) notalar bir şenlik müziğini canlandırıyordu,o muhteşem mandolinde.Ardı ardına çalınan iki hüzünlü parçadan sonra bir geçiş müziği ile devam etmektedir ki genç Calimacala müziğin geldiği yere koşar ve bir sevinç fırtınasını da beraberinde getirerek bu müziği sonlandırır.
“Evet Lordum,her şey yolunda,her şey yolunda,bilgeler bu konuyu halledecek eminim…” diyerek köprüde CursedFeanor’un yanında bir yanıt bekler. “Evet ben de eminim.Genç dostum şimdi mutlu olmayı hak ediyorsun,görevini yerine getirdin.Muile! biraz neşelendir bizi hadi”
Ve bard çaldı bir Bahar Şenliğini anlatıyordu onlara.”İşte bir tebessüm bırakacak,belki de yaşamı getirecek olan bir şey bu Calimacala,emin ol,dostlarla bir şenlik ne büyük bir hayal öyle değil mi ?”
Derken bardın yanına gelip elini omzuna atar Feanor.”Bu bir hayal biliyorsun öyle değil mi Muile?”.Bard yanıtlar bir an duraksadıktan sonra “Belki bir bahar değil,belki bir yaz değil ama kışın soğuğunda dostlarla geçen bir ateş başı sohbeti olur,lordum.” “İyi konuştun ama hala ümit var mı?” diye üsteler. Bu kez Calimacala eliyle batıyı işaret ederek “Lordum, o paladinler ve şövalyeler inanıyor,sınır muhafızları hala yaşıyor ve yeşil orman hala burada neden olmasın?”Feanor:”Evet iyi konuştunuz sizin nasıl elfler olduğunuzu biliyorum ve şimdi mutluyum.Hadi Muile bizim için sınırları çal,eskilerden gelen bir sesi duyur bize.Biz de onu duyup diğerlerine aktaralım,nefesimiz yettiğince”
Bard yüzünde büyük bir gülümseme ile mandolinini konuşturmaya başlar önce söz ile girer “Bu bir demirci ile sınır muhafızının aşkının hikayesidir,sonsuzlukta iki elfin yaşamından bize yansıyandır..İşte…Elvenil ve IronFist..”
Ve bard söylemeye başlar eskilerden bir sestir şimdi ormanda yankılanan,ve bir gezintidedir onların şarkısı, bardın mandolininden yankılanan…….
Arién: Bard'ın mandolininden dökülen ezgi... ormanın derin sessizliğinde yumuşakça süzülerek elfin kulaklarına ulaşır.. Arién'in derin düşüncelerle kararmış gri-mavi gözleri ışıldayarak bakışlarını yerden kaldırırken dudakları hafif bir tebessümle kıvrılır...
Bir süre sonra kendisi de farkında olmaksızın Elvenil ve IronFist'ın aşklarını anlatan bu ezgiyi mırıldanarak ormanda gezintisine başlar
CursedFeanor: Ezgi Yeşil Orman’ın kalbinden gelmektedir adeta.Birçok kişinin beklediği,unutulmuş toprakların tekrar canlanmasını umanların dilindeki bir ezgidir.Onlar için mutluluk ve umut ışığıdır.Ve bard sözlerine devam eder.Mandolinini tellerine dokunurken hikayeyi anlatır.
“Elvenildi kızın adı,Yeşil ormanda yaşamaktaydı.” “Onun sınırlarını korurdu,tek bildiği yaşam buydu.” “Ailesinden gelen bir yaşamdı bu,Onlarca tehlikeyle yaşadı yıllar boyu.” “Bir yaşam öyküsü olurdu bu,ama benim anlatacağım aşk öyküsü oldu mu”
“IronFist demirin ustasından öğrendi,zırhlar birbiri ardına şekillendi” “Onun bildiği yaşam da buydu,kılıçları tezgahına ardı ardına koydu” “Kalkanlar onun elinden geçti,ateşi dostu bildi” “Pek çok elf onu sevdi,o işinin ehli idi”
“İşte bir savaş sonrası demirci dükkanı,Kılıcını ona verdi” “Elvenil’in değer verdiği kılıcı,bir hazine gibi biledi” “Konuştular bir süre,kimsin nasıl girdin yaşamıma diye” “Kılıç keskinleşti,içlerine sevginin eli değdi”
“Daha sınıra gitmesine çok vakit vardı kızın,şehirdeydi kışın” “IronFist isteği onu tekrar görmekti,tekrar konuşmak cesur olan ile” “Birkez sevginin eli değmişti içlerine,mutlaka konuşacaklardı yine” “Günler geçti,ama birbirlerinin düşüncelerinde zaman durmuş gibiydi” “Kılıcın keskinliği her ikisini de etkilemişti”
“Sonra bir salonda,aydınlık bir gecede tekrar karşılaştılar” “IronFist tüm cesaretiyle ona elini uzattı,müzik onları çağırmaktaydı” “Elvenil müziği dinlerken,kalbini bu gence verdi” “Dans ettiler o salonda,tüm dostları tüm gece boyunca” “Ve ikisini bundan sonra ayrıcak bir güç yok gibiydi”
“Gençliklerinin ilk kışı böyle mutlu geçecekti,” “Her gün demirci dükkanında birisi aranacak gibiydi” “Tüm orman keşfedilmek için onların elindeydi,aşklarının olduğu gibi” “Her gün sevgiyi büyüttüler, o kış unutulmayacak günleri getirmişti”
ve mandolin konuşur bu dizelerden sonra şarkıya devam eder Muile
“Laaakiiinnn geldi çattı ayrılık vakttiii” “Elvenilll uzaklara gidecektiii” “Kış bitmiş bahar gelmişştiii” “Aşkınnn mutluluğunu özlem istemişştii”
Notalar,Notalar…
“Evlenil bir sınırrr muhafızıydı,zor bir yaşamı vaaarrdı” “Ama hiç bu kaadaar,düşüüncellii olmamııştııı” “IronFist çeliğe ve ateşe hükmetmekteydi” “Ama hiç bu kaadaar,yalnııız olmamııştııı”
“Her gece,her güündüz mutlulukkk isteği” “Sonunda bir yolculuk IronFist için geldii” “İşte bu yolculuğun sonunda birbirleriniii buldulaaar” “Şimdi tekrar mutluydulaaar,Sınırda yaşamlarını kurdulaar”
Notalar,Notalar
CursedFeanor,ilgiyle dinlemeyi sürdürmekteydi,nasıl olmuştu da bu hikayeyi daha önce dinlememişti.Şimdi artık emindi sevgi,dostluk ve aşk yaşamın temelleriydi.Calimacala’ya baktı.Batıdakilerden nasıl da bahsetmişti.Ve Feanor’un umutları tüm dostları için tekrar yeşermekteydi…
Kısa bir ara Ardı ardına çalınan şarkılar ve anlatılan bir hikayeden-ki bu hikaye korsanlarla verilen savaşı anlatmaktaydı- bard bir süre dinlenmek için oradakilerden izin ister.CursedFeanor Muriel’nin torununun uyuduğunun farkına vardığında içini bir mutluluk kaplar.Hala Yeşil Orman güvenlidir ve huzurludur.Bunu sağladıkları için sınır muhafızlarının iyi çalıştığını gördüğü için mutludur.
Peki sınırlarda ne olmaktadır.Sınır muhafızları da sihirli müziği duymuşlardır.Bard’ın bir şarkıdan önce söylediklerini dinlemişlerdir ve IronFist inanılmaz bir şey yaşamıştır.Ormanla konuşmuştur.Daha sonra kendi kendine mi konuştuğundan emin olmasa da, Yeşil Ormana karşı olan duygularını belirttiği için mutludur.Umut içinde yaşamaktadır.Aşk Evlenil ile yaşamaktadır onun için.Ve onu hiç kaybetmeyecektir,buna inanmaktadır…İşte IronFist’in sözleri:
"Beni tanıyor musun?" der bir ses. "Evet" diye yanıtlar IronFist."Kimim öyleyse ben?" diye devam eder... IronFist en yakındaki ağaca dokunur ve cevaplar."Sen Yeşil Orman'sın,elflerin güzel yuvası,sevgi dolu,bazen mutlu.Sen yeşil ormansın hüznü yaşatansın,elflerin duyduğu hüznü içinde barındıransın.Sen kalemizsin,sancağımızsın,sevdiğimiz,uğruna savaştığımızsın.Sen bir halk ile yaşayansın,kadim ormansın"
Ses cevaplar "Peki,burada olacağım."
Şimdi tek duyulan ateşten çıkan çatırtılardır.....
İşte sınır muhafızları böylesine bağlıdır ormana.IronFist şimdi onların dünyasına girmiş biri olarak sınır muhafızlarından biri olarak bu mutluluğu yaşamıştır.Şimdi çeliği şekillendirirken onu kimin kullanacağını düşünmektedir.Vatanı için ölenlerin,ona büyük bir sevgi ile bağlı olanların kullanacağı kalkanları,zırhları,kılıçları yaptığı için kendi ile gurur duymaktadır.Ve o da sınır muhafızlarındandır şimdi hem kılıç dövmekte hem de kullanmaktadır.Elvenil yayı ve okuyla yolunu aydınlatmakta,gerektiğinde kılıcını kılıcının yanına katmakta,omuz omuza savaşmakta ve yaşamaktadır.
Yaşam işte böyledir.Bazen çok uzak gibi görünen tehlikeler,yanı başınızdadır ertesi gün.Yaşam sorumluluğa iter.Sorumluluk geldiğinde artık yapılması gerekenler vardır.Eğer gerçekten inandıkların için savaşacaksan bunlar bir mutluluk hissi de verir ama yanlışlıkla yanlış saflarda yer alırsan sıkıntı büyür,seni yutar.O yüzden IronFist ve Evlenil doğru olduğunu düşündükleri yerde oldukları için hem şanslı hem mutlulardır.Ölümden,ayrılıktan korksalar da sevdikleri için savaş verdiklerinin farkındadırlar.Bu bir yaşamdır,mücadeledir.
CursedFeanor’a dönelim isterseniz.Karmaşık bir dünyaya.Karmaşık duygulara,yaşama.O da IronFist ve Evlenil kadar olmasa da, şanslıdır.Yaşadığı lanetler bir yana Yeşil Ormanda sınırlı huzuru yakalamıştır ve bard’ı dinlerken bir ara gülmüştür bile.”Elenhaira keşke burada olsaydın” diye içinden geçirir.Bir yandan gözleri dostlarını aramayı sürdürmektedir.
Bir iki elf ozanın yanına gelip onun elini sıkmaktadır.”Şu kedili şarkı çok neşeliydi doğrusu meow meow meow .Haahaa “ “Evet kimi bizi ağlatmak için kimi güldürmek için” diye yanıtlar Muile.Bir diğeri “O bahsettiğin savaş vardı ya ben de o askerlerin içindeydim,hikayen tamamen doğru demeliyim ve dinlerken eski günler beni ağlattı doğrusu.Ne büyük mücadeleydi o korsana karşı verilen”.Muile:”Bu savaşı yaşayan birinden bu sözleri duymak benim için çok önemli,artık bu hikayenin değerinden eminim.” “Evet emin ol dostum yanlış hiçbir şey yok lanet Herumen sonunda cezasını çekti”,birinci elf:”Sanki canlandı gözümüzde harika, anlatım sırrın nedir dostum” Muile:”Biraz nota, biraz büyü hahaahaa şaka hepsi gerçek haahaa” diğerleri “Hahaa haaaha çok yaşa sen ozan çok” “Hahaa haahaa…….”
CursedFeanor: Kısa bir ara ve 'ismi anılmayan' CursedFeanor Yeşil Orman’da kalmalı ve Xanth’ın taşıdığından uzak kalmalıydı,uzak kalmak konusunda yapabileceği beklemekti.Bard’ın verdiği arada etrafındakilerle ilgilenmeye karar verdi.O bir kraldı;Mandos’un Salon’ları yerine Yeşil Orman’daydı işte.Ve hissetmeye başlamıştı dünyayı,Tekrar fani hayatı hissetmeye başlamıştı.Dostu Arien’in bunda payı büyüktü.Onun gösterdiği dostluğu unutmayacaktı.
Neden sonra Muriel’in uyuduğu yere baktı.Müziğin bitmesiyle oradan ayrılmıştı.Ama herkes yeni şarkıları bekliyordu.İçinden büyülü müziği Muriel’in de nerede olursa olsun duyabileceğini geçirdi Feanor.Ve beklediler ormanda bir gezintideydiler……Ve şimdi Shire’a uzanalım Nargothrond kalesi……
Felagund Finrod: Nargothrond Kalede sakin bir gece yaşanıyordu. Nöbet tutan bir kaç elf her yerin sessizliğine alışmıştı. Birden kulaklarına sakince yürüyen bir atın nal sesleri geldi.
Atın sürücüsü belli ki uzun süredir yoldaydı. Sırıtndaki pelerin tozdan tamamen griye dönmüştü. Başını kaldırıp kale burçlarına baktı. Alnında tuhaf bir pırıltı vardı. nöbetçiler bu tanımadıkları kimseden şüphelenmişlerdi. Nöbetçilerin başındaki subay kapıdaki tuhaf görünüşlü yolcu ile konuşmak için dışarı çıktı.
Yolcu giriş için gerekli parolayı doğru söylemişti. Ama subay hala tereddütlüydü. Bu adamı hiç tanımıyordu. Kalededi büyük çoğunluk göç etmişte olsa Nargothrond Orta Dünya'da kalan en büyük elf kalelerinden biriydi. Yolcu sıkıntıyla mırıldandı. "O kadar yoldan sonra tanınma ve kapıda kal."
Subay artık karşısındakinin bir elf olduğunu anlamıştı ama hala yolcuyu içeri alıp almamak konusunda kararsızdı. Yolcu pelerinin kapüşonunu açtı. Subay karşısındaki alnında palantir parçası parlayan yüzü tanımıştı. "Milord. Siz... Sizi öldü biliyorduk." "Pek ölüye benzemiyorum değil mi?"
Elf lordu odasına doğru yürüdü. Evinde olmaktan mutluydu.Yapılacak işler bekleyebilirdi. Odasına çekildi. Göle bakarken içindeki rahatsız edici duygu tekrar canlanmıştı. Gölün güneyinde bariz bir kötülük hissediyordu....
CursedFeanor: Aslında haksız sayılmazdı.O Felagund Finrod'tu.CursedFeanor'dan sonra elfleri yönetmişti,kulağına pek çok şey çalınmış olmalıydı.Ve hislerine güvenmeliydi.
Kötülük deyince tek kaynaklı değildi bu elbette.Felagund Finrod'un yokluğunda kalenin yönetiminde Erlondor bulunmuştu.Ve onun kulağına da bir kötülük-bir iyilik kaynağı olan kılıç gelmişti.Tüm haberciler ve Yeşil Ormandan gelen haberler bunu gösteriyordu.Bu kaynak 'ismi anılmayan' olarak bilinen bir kılıç'tı.Xanth isimli insan paladinin taşıdığı ve Yeşil Orman'dan Nargothrond'a getirmekte olduğu kılıç.Hikayesini takip eden bir avuç kişi bile bu kılıcı ne yapmaları gerektiğini bilmiyordu...
Son haberciler, Xanth'ın yanında güneydeki Templerion isimli insan şehrinden gelen paladin ve şövalyeler bulunduğunu bildiriyordu Erlondor’a.Haberciler Xanth ve grubun komutanı SteelHeart’ın arasında geçen konuşmadan biliyorlardı bunu.Ve kılıç için herkesin bir planı var gibiydi.Erlondor habercilerin anlattıklarını duyunca Yeşil Orman Kütüphanesi’nden bilgelerin yolladığı mektuba bir kez daha göz attı.’Her ne pahasına olursa olsun kılıç Nargothrond’ta korunmalı,ta ki sırrı çözülünceye kadar’ şimdi canı gerçekten sıkılmıştı Erlondor’un.Bu güneyden gelenlerle anlaşması gerekiyordu.
Tüm bunları düşünürken,taht odasına kaledeki güvenlikten sorumlu subay girer.Erlondor’u selamladıktan sonra bilmesi gerekeni söyler.Uzun bir aradan sonra Felagund Finrod tekrar aralarındadır.Onun odasına dinlenmek için çekildiğini belittikten sonra Erlonndor’un cevabını bekler.”Şimdi onun düşünmesi gereken sorunları olduğuna eminim,Milord’u yalnız bırakalım,Kapısının önüne nöbetçi yerleştirmişsinizdir eminim” “Tabii ki ilk işim oldu””Güzel Morgothhh denilen büyücü bir keresinde kaleye girmişti,suikast gibi bir duruma karşı hazırlıklı olmalıyız.Biraz burada kal ,konuşalım” “Elbette,nasıl isterseniz” ve ikisi uzun masalardan birinin ucunda otururlar.Meyvelerden atıştırırken güvenlik sorunlarından söz etmektedirler.Ama Erlondor’un aklında aslında ‘ismi anılmayan’ dan başkası yoktur…
Bir dost yüzü,ale ve müzik
Tekrar Yeşil Ormandayız,Nargothrond’ta olanlar bir başka hikaye….
Bard’ın yanındaki iki elf kahkahalarla gülmektedir.Muile ile sohbet onlara büyük keyif vermekte,uzun süre sonra Yeşil Ormanda unutamayacakları bir gün yaşamaktadırlar.Muile’ye sorar birisi “Peki kazancın yetiyor mu?”Muile pek umursamadan “Hala buradayım dimi.HahaaHaa” bahçedekiler ;“Hahahaa ha para kimin umurunda” .İlk elf “öyle demeyin bazen lazım olabilir”,bahçedeki diğer elfler “Hahahaa para kimin umurunda” “Siz bilirsiniz“.Muile paradan bahis açılınca “Evet dostlarım bir şarkım var bu konuda sevgiyi satın alamayız öyle değil mi.” “Doğru söylüyorsun” Muile:”Yine de şarkı eğlenceli dinlemeye değer.İşte başlıyorum”
Herkes mandolinin ilk notaları ile dinlemeye başlar…
………..
ozan Muile :”İşte beğendiniz umarım.Ve hanları uğrak yer olarak seçenler.Bir biranın diğerini kovaladığı günleri unutamayanlar bir şarkı da sizin için .Olamaz yoksa han yanıyor mu .Haahaahaa her zaman başka bir han vardır…” Ve şarkıyı bilenlerle birlikte söylerler.Mutludurlar.Yılların hüznü üstlerinden adeta uçmuş gitmiştir…
Şarkıdaki han çoktan yok olmuştur tabii ki.Dinleyenler susadıklarını hissederler ama eğlenceyi kimse terk etmek istememektedir.CursedFeanor da şarkıyı dinlerken yıllar öncesine gider.Yolu Demir Dağlara düştüğünde gittiği dostlarıyla eğlendiği Kartal ve Çocuk hanı aklına gelir.Tekrar fani dünyaya geçerse bu hana gidip tadını özlediği ale’den mutlaka içmeye söz verir kendine.Şarkıların onlara verdiği mutluluk ne kadar sürecektir bilinmez ama o an sorunlar ertelenmiştir.
Şimdi bu öğleden sonrada Yeşil Orman Kütüphane’si bahçesinde toplananların sayısı giderek artmaktadır.CursedFeanor’un dikkatini çeken bu elflerin aradığı şeyin biraz hüzünden biraz mutluluktan olsun tekrar konuşmak olduğudur.Sanki aylardır kimseyle konuşmamış gibi konuşmakta,gülmekte,ağlamaktadırlar.CursedFeanor ise hala bir dost yüzü aramaktadır….
Beni düşün,yıldızlarda
Giderek ağırlaşan hayaller,o gecenin devamında etrafında dönene notalar,bir bir gözüken yüzler.Bunlar lanetin bir parçası mıydı.Mandos’un sözleri kulaklarında birden çınlandı “Lanetlendin,Lanetlendin!”.Tekrar tekrar yanıtladı onu “Doğru dürüst konuşmayacaksan git başımdan.Evet git başımdan git git git!” ve birden sessizlik,görüntülerin yok olması.
Evet aynı fletteydi,gece olmuştu,kolunu masaya koymuş başını da elinin üstüne dayamış yere bakarken bulmuştu kendini Feanor,görüntüler gittiğinde.Umutlarını hatırladı,yüzükleri tekrar hissetti ve Kütüphanede ozan Muile ve birkaç elfin onun için söyledikleri şarkı.Elfler daha bitmemişti hala Yeşil Orman için mücadele ediyorlardı.”Mandos ne derse desin ben Yeşil ormanda olmaktan memnunum” Finarfin Hanedanı başlığı ile yazdıklarının sonuna bu notu ekledi.
Yeşil Ormanda bir gezinti… tüm dertler beklemeli,çünkü Yeşil Orman seni davet etti.Yazmayı bıraktı ve Yeşil Ormanı dinledi.Hala Mandos’un soğuk kehaneti ona ulaşamıyordu.Bunun için Yeşil Orman’a minnettardı.Dostlarına borçluydu.Elfler ve dostları bu dünyayı kurmuştu.Ve katkıda bulunabildiyse ikinci yaşamında bu dünyanın kurulmasında, lanetin sadece hayallerde kalacağı günler yaşanmalıydı.
Peki bu gece görmek istediği yıldız orada mıydı?Her istediği gerçek olacak mıydı?Balkonun kapıları açıktı,hafif bir esinti onu balkona çağırır gibiydi.Ayağa kalktı,kağıtların üstüne uçmasınlar diye deri kabı koydu.Ve balkona yöneldi.Ona bir ses sesleniyordu,pek çok gece duyduğu ve onu mutlu eden bir ses…”Beni düşün,yıldızlarda” Yukarıya baktı evet oradaydı Elenhaira.Uzak yıldız parıldıyordu bu güzel gecede.Onun ışığını hissedebiliyor ve “Sevgimiz sonsuzluk,sonsuzluk…” diye tekrar ediyordu kendi kendine.”Sevgimiz sonsuzluk,sonsuzluk…..”.Onu görebilmek için devamlı aynı noktaya bakıyordu.Sonra bir an sadece bir an etrafına göz attı.Gökyüzündeydi,Yeşil Ormanın üstünde yıldızların altında uçuyordu ateşten varlık.Orman yıldızların aydınlattığı bir vaha gibiydi Orta Dünyada.Bu onu derinden etkiledi.Yıldızlar o kadar uzaktaydı ki,uçabilse de ulaşamayacağını biliyordu ve o kısa anda tekrar aşağıya Yeşil Ormana dönmeye karar verdi:”Elenhaira seni bekliyor olacağım,bu ormanda…”. Uzak yıldız cevap verdi “Sonsuzlukta, bir ormanda bir gezintide seni bulacağım.Ve şimdi sadece beni düşün,yıldızlarda…”
Bir gölün kıyısında,yıldızlarda
“Ararım sevdiğimin aksini bir gölde, yıldızlarda. Bu kadar yakın,bu kadar uzak,tek başıma bir gölün kıyısında,yıldızlarda.Gece bizim için mi yaratıldı dersin?Yine buluşabileceğimiz tek zaman gece mi?Biliyorum bu göl bizim,gece bizim,yıldızlar bizim…Elimizden alamayacakları,saf olan duygular,bir göl ve yıldızlar bizim.”
“Bu sözler senin duyman için söylendi.” Nienna bir iyilik daha yapmıştı Feanor’a Ona Elenhaira’nın sözlerini iletmişti,serin bir esinti gibi,nefes almasını sağlamıştı.Fletin balkonunda şimdi mutlu ve aynı zamanda hüzünlü bir elfin görüntüsü vardı.
Feanor,Boşluğa seslendi.”Söyle sevgili Vala,bunlar gerçek mi?” Bir süre bekledi ve yanıt verildi “Duyguların kadar gerçek,onu duydum ve sana söylüyorum.Yine bir gece onun hayali ile görüştüğünde bunun duyguların kadar gerçek olduğunu bil.Dans ederken o salonlarda emin ol elini tutuğun duyguların kadar gerçek.Ve ormanda bir gezintiye çıktığında emin ol parlayan o uzaktaki yıldız Nerdanel’dir”
Feanor aldığı cevapla yetinmesi gerektiğini biliyordu.Bu, ona mutluluğu getiriyordu çünkü hala umut vardı,hüznü getiriyordu çünkü ne yapacağını bilemiyordu.Nienna bunu fark etmiş olacak ki “Duyguların çok değerli,onlara güven…” diye ekledi ve tekrar hafif bir esinti hissedildi.Nienna tekrar onlara yardım etmişti.Ne kadar iyi bir Vala’ydı O.
Birden ağlama sesleri duydu Feanor.”Bu ses evet bu O nun sesi,Elenhaira,uzak yıldız seni duyuyorum,ağlama…Duygularına güven,bir dostum öyle söyledi.O zaman beni görebilir ve duyabilirsin.Buradayım işte yanı başında….”Feanor bunları söylerken Nerdaneli görebiliyordu.O uzak yıldıza baktığında onu hissetmiş ve görebilmişti.
Peki Nerdanel ?.Sözlerinin iletildiğini öğrendiğinde gözyaşlarını sildi.Durgun göle düşen damlalar böylece sona ermişti,şimdi biliyordu orada onu düşünen Feanor vardı.Ve gölün suları tekrar durgunlaştığında sonsuzluk evet sonsuzluk kadar yıldızın yansıması yanı başındaydı.Bir an gökyüzüne baktı ve duygularına güvendi.”Feanor,bir gölün kıyısında,yıldızlarda benimle misin?””Evet her zaman sevdiğim” önce kulaklarına inanamadı üzüntüyle göle baktı,hayallerdi bunlar sadece hayaller olmalıydı.Ama gölde sadece kendisinin yansıması yoktu bu sefer.Feanor yanındaydı onu izliyordu.Yavaşça,korkarak bunun da bir hayal olduğundan,başını kaldırdı ve derin bir nefes vererek soluna baktı …….Evet doğruydu bu gece Feanor,bu gölün kıyısında onun yanındaydı.Nerdanel elini usulca Feanor’un yüzüne götürdü,aynısını Feanor tekrarladı….
Bir gölün kıyısında,yıldızlarda iki elf tekrar buluşmuştu. bu göl yıldızların ve onların gölüydü.Bu yıldız iki sevgilinin yıldızıydı.Gece sürdüğü sürece bu böyleydi,duygularda.Evet sonsuzluk duygularda gizli.Onlara güvenelim…
Derinden konuşur
Gece ilerlemektedir.Bir yıldızda,gölün kıyısında,sonsuzlukta..."Elenhaira unutmama izin verme,sonsuzlukta mutlu olduğumuz zamanları." Nerdanel cevap verir "Unutmayacaksın.Lakin kötü günleri ve geceleri de unutmayacaksın.Bu bedeli ödemeye hazır mısın?" Feanor tereddütsüz "Evet bunlar da benim bir parçam oldu.Bu bedeli ödeyeceğim.Şimdi zamanımız azalıyor.Bir öpücük."
Yıldızlar yine yavaş yavaş kaybolmaktadır.Öpücükten sonra Nerdanel Feanor'un kayboluşunu izler.Onun kayboluşu sırasında her yanı kırımızı,turuncu,sarı renkte ışıklar sarar.Sonra herşey eskisi gibidir.Nerdanel yüzünü göle çevirir.Feanor'un kayboluşu gölde bir kere dah görünür.Şimdi bu yıldızda her yer aydınlıktır.Göldeki ynsımalar kaybolur.Nerdanel'in gözlerinden birkaç damla daha dökülür lakin onları silecek kimse yoktur...
Feanor'a gelince Yeşil Orman'dadır.Tek başına,bir hayaldir adeta.Tekrar hayata ne zaman dönecektir?Ya da dönebilecek midir?Tam bir belirsizlik.Ve günlerini geçirmeye devam edecektir.
Sabahın ilk ışıkları,kim konuşacak ki.Yine Nienna,Nerdanel'in döktüğü son gözyaşları ile derinden konuşur."Siz tekrar yaşamayı,birarada,sonsuzlukta seçtiniz.Ama ben bunu sağlayamam,dostlarınızın bunu istemesi gerekir.Belki Yeşil Orman bunu ister,derinden konuşur ve yine burada buluşursunuz.O zaman gözyaşları bir işe yarar,Hadi Feanor Yeşil Orman'da bir gezintiye çık şimdi"
Feanor kimin konuştuğunu bilmektedir,Nerdaneli bırakmak ölüm gibidir,ama hala bir ümit olduğunu Nienna'dan duymak ona direnme gücü vermiştir.Ve ormanda bir gezintiye çıkar mevsimler dolusu konuşmuştur ormanla ve tekrar ona dönmüştür işte bir gezintide.........

Fısıltılar Elfin ruhu ormanı daha iyi anlıyordu şimdi.orman kabul ettiklerini iyileştiriyordu,yaralarını sarıyor,hüzünle karışık bir huzur veriyordu.Bunlara kimin ihtiyacı vardı ki diye düşünür bir savaşçı ilk yarasını alana dek.Gel gör ki Feanor bunu tatmıştı bir parça huzur ruhunu okşuyordu şimdi.Sarmaşıklar ruhu sarıyor ve büyülü şarkılar söyleniyordu.
Yaşayanlar,ormanın sevgisine sahipse duyabiliyordu,görebiliyordu büyüyü.Onca savaştan yıkılmayan Yeşil Orman’dı,elflerin diyarı.Şimdi onların dilinde şarkılar söyleniyordu elflerin dilinde,Feanor’un konuştuğu dilde.Öylesine narin öylesine cesur,şaşırtan karşısındakini etkisi altına alan destansı,yada bazen tek bir ses işte duyacaklarınız bunlardı.
Bazen ama çok nadiren gerçek hayattan,şu anda yaşanandan bahsedilecekti,tıpkı şimdi olacağı gibi.”Xanth,Xanth kılıç korunmalı,uzaklara götür onu bizim huzurumuz için” yada sınır muhafızlarına birkaç kelime “IronFist,sevginiz sonsuzlukta.Elvenil mutluluk sizinle olacak…” belki hikaye anlatıcıya bile seslenecekler “Kütüphane’de güvendesin Morgothhh sana saldırmayacak” hatta göz yaşlarını dökenlerin oluşturduğu nehir fısıldayacak “Burada hüzün içinde huzuru bulacaksın,savaşacak ve iyileşeceksin.Wenthorn burası senin evin artık.” Bir lady’e günün ışıklarını sunacak “Arien umudun ışıkları hep seninle olacak” diye düşen yapraklar ile ona eşlik edecek.”Fairy dönmek istediğinde hep seni bekliyor olacak orman” diye haberci rüzgarları gönderecek.”Muriel ne zaman savaşmaktan yorulsan Yeşil Orman seni iyileştirecek” diye büyülere hükmederek kulağına fısıldayacak.”Felagund,ne zaman istersen seninle konuşacak orman”diye söz verecek.”mami-gs genç bir nefes ormanda her zaman dostça karşılanacak” diye ümit dağıtacak.”Ceruwine eski adınla da olsa uğra” diyecek Legolas’a.”Neredesin taco uzun zaman oldu” diye hasretin yapraklarını savuracak...Yeşil Orman’ın listesi uzayıp gidecek.Birgün mutlaka size de seslenecek sevgi demiştim, bunu, sağlayan büyü.Ve pek çoğumuzun söylediklerini birbirimize ulaştıracak.Yalnızların dünyasını aydınlatacak,mutluların dünyasını koruyacak,birbirlerine söylemek istediklerini iletecek.Tüm bunları yapacak Yeşil Orman,hüzün her yanını kaplasa da.
Ve fısıldayacak ağaçlar, elflerin dilinde şarkılar söylenecek. Muile mandolinini çalacak ve birgün dostlar bir şölende toplanacak.Biralar içilecek,birlikte şarkılar söylenecek….Belki…Ama şimdilik Yeşil Orman saracak sarmaşıkları ile CursedFeanor’u,Onu huzur içinde ağlayabilmesi için sarmalayacak,savaştan uzakta,yaralarını saracak....
Rüyalar Şimdi bir müzikle gidilen ve kaybolunan dünyalar.Hepsi bir yerde rüyalarda.Muile’nin müziği güzel bir dünya açmıştı önüne Feanor’un.Uzak yıldızı görmüştü,o narin yüzü gülümseyen bakışları ile.Heyhat birden müzik değişti “Elenhaira,hayır,hayır,HAAAAAAYIIRRRR”.Artık onu göremiyordu.Rüyalar bin bir yalan,rüyalar seni kandıran……
Ateşin ruhu uyuyordu şimdi,Muile’nin müziği kesilmişti,Yeşil Orman’dan şarkılar yükselmiyordu.Huzur nereye gitmişti.Rüyalar bin bir yalan…..Görebildiği kapılar havada uçuşan.Açacak gücü bulduğunda birini…NEFRET sadece savaş.O kadar yalın ki öldür,öldür çünkü onlar sana acımayacak.öldür öldür çünkü onlar her şeyini alacak.Feanor şimdi ateşin farklı renklerini sergiliyordu,savaşa ait olanları…
“Baba,hayır,HAYIRRR…Morgoth!MORGOTH!!!! Andım olsun sonsuza dek ellerim yakanda……”.Rüyalar rüyalar…… Dev bir ordu,esen sert rüzgar.Tam bir sesizlik ve bunu bozacak olan.Melkorun derinden gelen sesi.Orklar,Haradlılar,korsanlar,troller,balroglar,Nazguller hep birden cevap verirler “NEFRETT”….Tekrar sesizlik…..rüyalar…….kral Feanor, bir Noldor sancağına bakıyor.Üzerinde Valinor’un iki ağacının olduğu sancak.Onlardan aldığı güçle haykırıyor “Sonsuzluk,sonsuzluk…..” yaylar geriliyor.Ve emir geliyor “her şeyiniz için savaşın,saldırın!” binlerce ok kapkara yapıyor gökyüzünü ve çığlıklar başlıyor….Nefret,nefret….
Sonu gelmeyeceğini biliyor CursedFeanor bunun.Bir şekilde Melkor’a ulaşıyor ve onu kapının dışına çekiyor.Kapı hızla kapanıyor.Savaşın gürültüsü ile birlikte…rüyalar sonra Melkor’u da kaybediyor, gözünün önünden buhar oluyor.Bir başka kapıyı deneme vakti,uçuyor boşlukta kapılar binlerce.Ve ulaşıyor birine,kilitli değil.Dev bir salon…..Melkor karanlıklar içinde tahtında oturuyor,Başında silmarillerin olduğu tacı….CursedFeanor rüyasında sayıklıyor “Biliyorum,bu bir hayal,hatırlıyorum…..”… rüyalar….. Melkor’un iğrenç kahkahaları, sonra karanlık……
Muile CursedFeanor’a dikkatle bakıyor ama onu uykusundan uyandırmaya cesaret edemiyor.Sadece huzur veren bir müzik çalmaya karar veriyor.Mandolininden notalar dökülmeye başlıyor…..Rüyalar….. Feanor bu sefer müziğin etkisiyle olacak kendini dost topraklarda buluyor.Kapılar kaybolmuş huzur yaraları sarmaktadır…”Elenhaira,çok üzgünüm,çok” “Dostlarım nerede,sözü edilen orman nerede….” Ve bir Vala cevap veriyor.Tabii ki Nienna “Mandos’un salonlarından uzakta,OrtaDünya’da.Sevgi için saygı için yaşıyorlar……” ……rüyalar……
Uzun uykusu boyunca çalmaya karar vermişti Muile,kralının huzuru için bunun yapılması gerektiğine inanıyor gibiydi.Şimdi çaldığı bir elfin yaşamıyla ilgiliydi.sıradan bir elfin,kralına inanan,onun için her şeyi göze alan,her yere giden…Bu şarkını sonunda sonbaharı andıran bir şarkı uzaklardan duyuldu “Galadriel’s song” isimli bu şarkıyı biliyordu Muile ve sadece dinledi,mandolinini ayarlıyordu.Bu şarkı biterse hazır olmalıydı.Dökülen yapraklarla ilgili bir şarkı söyleyip çalacaktı……….Feanor şimdi uzaklardan gelen sevgiyi hissediyordu.Hepsi bu…rüyalar..... Rüyalar bin bir yalan,rüyalar seni kandıran….
Hayata dönüş,bir şenlik:
CursedFeanor:
Muile
Tüm orman dinliyor gibiydi.Birbiri ardına parçalar çaldı ozan.Söyledi,kalbini kattı.Sırf kralı huzur içinde olsun diye.Greensleeves'i istemişti Feanor,onu farklı biçimlerde çaldı.Sanki farklı biri çalıyormuşcasına her defasında...Ve Muile biliyordu ormanda yalnızlık ne demekti,şarkılarını dinleyenlerin yüzünde bir tebessüm bırakacaktı.....
Muriel:
Cecowen gittikten sonra
Muriel Çardaktaki tabak ve bardakları kaldırdı.İçeri geçti bahçe serinlemişti.İçeri girip sabah giydiği kıyafetlerinin yerine çok sevdiği beyaz elbisesini giydi üzerine beyaz şalını da alarak bahçeye çıktı hadi topak orman da dolaşalım diye köpeğine seslendi.Köpek zıplayarak sahibinin yanına geldi.Bahçe kapısını örtüp ormanda yürümeye başladı. Ne kadar uzun zaman oldu diye düşünürken bir zamanlar dedesi hayattayken söylediği parçalardan birini farkında olmadan söylemeye başladı ne parçanın adını hatırlıyordu ne de dedesinin bu parçayı ne vakit söylediğini.Bilinçsizce mırıldanıyordu parçayı...
CursedFeanor:
......Mandolin......
.......madolin sihirliydi,Muile tellere dokunmaya devam etti........
Muriel:
Muriel sanki büyülenmiş gibi
parçayı söylemeye devam etti ormanda ağır ağır ilerliyor adımları ondan bağımsız hareket ediyordu sanki. Ormanda olmak hiç bu kadar huzur vermemişti ona...
CursedFeanor:
Feanor'un sevdiği parça defalarca çalınacaktı.Muile mandolinine tekrar dokunacaktı,bir parça huzur için.....
Muriel:
Muriel kütüphaneye gelmişti
Mandolin sesi duymaya başladı daha önce dedesiyle yine burda karşılaşmıştı ancak o olduğunu bilmiyordu. Kırmızı koltuğa oturdu.Şarkısını söylemeye devam etti. Ainur müziklerini duyar gibi oldu bir ara.
CursedFeanor:
Muile aylar önce burada çalmıştı,dostları için.Kütüphanenin bahçesindekiler nerelerdeydi şimdi.....Feanor uyumaya devam ediyordu.O ateşten bir ruhtu ancak uyuyordu bu inanılmazdı..Ve bundan inanılmazı Yeşil ormandı dostlarını sarıp kucaklayan..Aynı ezgi devam etti.......
Muriel:
Muriel susmuş ve gözlerini kapanıvermişti
Rüyadaydıı. Yer aynı yerdi ve karşısındaki Dedesi Feanordu. Muriel duraksadı tepki veremedi rüya mı gerçekmi algılayamadı Rüyaların tanrısı Lorienin bir hediyesi miydi bu... Karşısındaki dedesiydi....
CursedFeanor:
açılan kapıdan içeri girdi Feanor
torunu'nu bir şekilde tanıdı,çocukken mırıldadığı şarkı,yıllar önce savaşlardaki cesur bir elf kızının gözleri tanıtmıştı.Ve aylar önce görmüştü bir kere onu.Sadece yanına gidip çenesinden tuttu ve birden her yer dökülen yapraklarla Yeşil Orman'dı..Feanor torununa "Artık evindesin.." diyebildi her ikisinde de huzur dolu bir ifade vardı.....
Muriel:
nasıl nasıl diyebildi muriel
gözlerinden dökülen iki damla yaş yanaklarından süzüldü. Sessizce bakabildi karşısında tüm heybeti ile duran Kral Feanora.
CursedFeanor:
"Mandos'a karşı çıktım.Noldor'u bilirsin kanında var.Birgün fani dünyaya tekrar bir fani olarak dönersem Yeşil Ormanda olacak bu,sevdiğim dostlarımın olduğu yerde" Ve elleriyle yaşları silerek devam etti kral "Asla unutamıyorsun Muriel,savaşlar hep benimle,biraz huzur için teşekkür edeceğim ise dostlarım.Birgün gelir de tekrar savaş gelirse omuz omuza olmak istediğim dostlar.Ve sakın unutma burası evin,onun için gerekirse savaşmalısın.Daha önce yaptığın gibi.." birden hafif bir esinti geldi batıdan,yapraklar savruldu ve Muile'nin müziği tekrar duyuldu.Feanor gülümseyerek "Ama şimdi değil, bir parça hüzün ve huzur..."
Muriel:
Muriel konuşamıyordu
Sevincinden ni diyeceğini bilemiyordu. Dedesinin artık dönmesini istiyordu artık. Sustu bir şey diyemedi.Başını dedesinin dizlerine dayadu çocukluğunda yaptığı gibi.Masallar ve o ilahi müzik... Huzur tüm bedenini kapladı murielin.
CursedFeanor:
”Tanrılar; beklediğim şenlik bu muydu.Bir parça gözyaşı ve birini mutlu edebilme".diyerek torununun başına koydu bir elini diğeri ile gök yüzüne seslenir gibi yukarıyı işaret ediyordu"Evet" diye bir ses duyuldu arkalarından.Feanor'un Valar'dan en sevdiği Nienna yanıtlamıştı."Evet Feanor,bu senin şenliğin rüyandan uyandığında tekrar ölümlü dünyaya döneceksin..." ve bir kapıdan çıktı gitti Nienna."Feanor açık kapıya bakarak Muriel'e sordu "Ben de oradan gitmeliyim öyle değilmi?sevgili torun."yavaşça ayağa kalktılar....
Muriel:
Elf hanımı küçük bir çocuk ürkekliği ile Dedesine bakıyordu
Beraber gidelim bende gelicem sizinle dedecim. Yalnız bırakmıyacağım sizi.Dedi ve dedesinin elinden tutarak ilerlediler...
CursedFeanor:
Feanor etrafına bakındı...
Muriel'e bakarak onu yalnız bırakmak zor geliyordu.Ancak kapının ardında bir tuzak varsa onu dahil etmek istemiyordu"Bu benim yüzleşmeme gereken bir yol Muriel.Anlamalısın ve güçlü olmalısın.Şimdi senden ayrılıyorum,tekrar bulmak için.Umut bir parça umut için teşekkürler kızım..." Ve Feanor esen rüzgarların içinde Muriel'i yalnız başına bıraktı.Feanor gözyaşlarına zor hakim oluyordu "Tekrar buluşacağız....." Ve Karanlıklara açılan kapıya daldı...Neden sonra Muile'nin müziği kesildi... Aradaki bağ kopmuştu..rüyaların sonu ne olacaktı.Feanor açısından anlatan yine Muile olacaktı
Muriel:
Terkedilmiş bir çocuk gibi hissetti muriel kendini
gözyaşları durmaksızın yanaklarından süzüldü.Elleri bomboş kalmıştı. Yüreği buz kesmişti. Dedesi onu duysun diye şarkısını yüksek söylemeye başladı ne gidebiliyor ne hareket edebiliyor nede rüyadan uyanabiliyordu...
CursedFeanor:
Onu duyan birisi vardı elbette, Muile..Tekrar mandolinine dokundu ,hani o Muriel'in mırıldandığı şarkıyı çalıyordu.Bir kapı da Muriel için açıldı.Aydınlık... Ve rüzgarın yaklaştıkça zayıfladığı müzik sesinin daha iyi duyulduğu bir kapı.....
Muriel:
Işığa doğru ilerledi elf hanımı
ışık gözlerini kamaştırdı. Bir şey göremiyordu ışıktan duyduğu müzik sesiydi.Eşlik etmeye devam etti.Göz yaşları halen dinmemişti şarkısına hıçkırıkları karışmıştı.
CursedFeanor:
Nerdanel,Feanor'un eşi
kapının ardında Muriel'i bekliyordu.Onunla birlikte şarkıyı söyledi,ve "Evindesin sevgili torunum,diye arada bir iki kelime söyledi" ve rüya Muriel için sona ermişti......Uyandığında yine Yeşil Orman'da olacaktı.....
Muriel:
Muriel büyük annesini hiç görmemişti
Karşısındaki inanılmaz güzellikteki elf hanımını görünce şakına döndü muriel. Uykudan uyanmıştı kütüphanedeydi.Karşısında beyazlar içinde bir ladyi vardı ve ona torunum diye hitap ediyordu.Şaşkınlık la mutluluk arasında karşısındaki inanılmaz güzellikteki ladye baktı. Ondan bir söz bekliyordu.Gülümsyebildi yalnızca.
CursedFeanor:
Elf hanımı kollarını açarak
"Valar bunu istedi Muriel...Ve ben senin büyükannen Nerdanel,sadece sizin için Valinor'dan Ortadünya'ya geldim.Feanor'a umut veren sensin,bunu unutmayacağım.Ve şimdi onu görmeye gidiyorum,bana katıl hadi...." diye Muriel'e seslendi Nerdanel
Muriel:
muriel hala rüyadamıyım be diye düşündü
Nardanelin elinden tuttu bir saat öncesinde kimsesizdi şimdi hem dedesi hem büyük annesi yanındaydı. Nardanelin peşi sıra ilerledi...
CursedFeanor:
Müziğin kuvvetlendiği nehir kenarına vardılar.Ve Muile oradaydı bir kayanın üstünde oturmuş mandolinini çalıyordu.Yaklaştılar ve Muile birden durdu.Ayağa kalkarak gelen iki elf hanımını selamladı "Hanımım yoksa siz,şarkılardaki.Elenha....."diyecekti ki Nerdanel konuştu "Evet ben Elenhaira,sadakatini sunduğun kişinin eşi.Ve bu sadakatin Feanor'a yardımcı oldu mu?".Muile uyumakta olan Feanor'a baktı artık ışık saçmıyordu."Karanlık kapıdan geçerken" diye uyandı Feanor karşısında kimin olduğunu görmek için buğulu olan gözlerinin bir iki dakikaya ihtiyacı vardı.Muile'nin orada olduğunu bilir gibi tekrarladı "Bir şarkı yazman için rüyamı anlatacağım sonra Muile,adı da karanlık kapıdan geçerken olacak" .Muile başka bir yere bakıyordu Feanor yattığı yerden doğruldu......
Muriel:
Muriel konuşulanlardan bir şey anlayamıyordu
Muile kimdi burası neresiydi. Gülümseyerek dedesine baktı yaramaz bir kız çocuğu gibi ona göz kırptı.
CursedFeanor:
Feanor ozanın baktığı yöne döndüğünde
onları gördü.Herhalde bu da bir rüya olmalı diye geçirdi içinden.hiç uyanmak istemediği türden...Feanor birden toprağı hissetti,yaşıyordu ve bunu torununa borçlu olduğu aklına geldi..."Cesur,çok cesursun genç elf hanımı" ve Nerdanel'in elini öperek "Sonunda lady'im size layık olduğumu sanıyorum.Yeşil Orman'a gelişiniz bunu kanıtı olmalı" ve Muile'ye dönerek en sevdiğimiz şarkıları çal.çal dostum Muile,büyük ozan.Şenlik olsun,Kutlu bir gün olsun hepimiz için.." diye ozana seslendi.Şimdi mutluluğun şarkıları söyleniyor ve çalınıyordu..Ormanda bir gezintide
Muriel:
Muriel şarkıları hatırlıyordu
ama nasıl biliyorum ben bu şarkıları diye düşünürken anılar canlandı çocukluğu geçti gözlerinin önünden Nardanel ve Feanorun yanında küçük bir kız çocuğu Feanorun ozan dostu Muile geçmiş hafızasında belirmeye başladı babası annesi uruklar tarafından öldürüldükten sonra Nardanel ve Feanor bakmıştı torunlarına ancak bir gün orklar onlardan kaçırmıştı onu. Muriel inanılmaz mutluydu. Dedesi artık dönmüştü ve büyükannesi gözyaşları halen yanaklarından sızıyordu ama mutluluktan.

Ertesi gün bir ozanın dolaştığı yazar parşomenlerde.Ozan Muile Yeşil ormanı geziyordu.Mandolinin tellerine dokunarak ve bazen şarkı söyleyerek.Şarkı bir şenlikten söz ediyordu....
"Sonunda kavuştu iki aşık Elenhaira'ydı şarkılardaki, Feanor'un aşkı.. CursedFeanor'du şarkılardaki Nerdanel'in aşkı
Ve şenlik olsun dedi Noldor kralı Konaklar,Salonlar ve evlerden mutluluk şarkıları yükseldi..."
etrafında birkaç elf çocuğuna gülümsüyor arada da şarkısını söylemeye devam ediyordu ozan..... Yeşil orman'da bir gezintide......(Son)
Yorumlar